“Sadece Avrupa’daki hayvanat bahçelerinde her yıl 5.000 ile 7.500 hayvan, fazlalık ya da mali imkansızlıklar nedeniyle öldürülmektedir” sözler Doğal Yaşam ve Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Veteriner Hekim İbrahim Tugay Ateş’e ait. DOHADERN Başkanı Ateş; ”
“Hayvanat bahçelerinin kapatılmasını istiyoruz.
Şimdi küçük başlıklar halinde neden kapatılması gerektiğini sıralayalım.
- A)Hayvanlar özgür değildir… Eğer bir hayvanat bahçesini gezdiyseniz, hayvanların genelde mutsuz olduğunu fark etmişsinizdir. Biz insanlar genelde, hayvanların zeki olmadıklarını ve duygularının bulunmadığını düşünürüz. Bu nedenle de onları kafese kapattığımızda mutsuz olacaklarını aklımıza pek getirmeyiz. Hatta tam tersine onları vahşi yaşamın zorluklarından, belki de ölmekten kurtardığımızı ve adeta bir lütufta bulunduğumuzu düşünürüz. Oysa gerçek bu değildir. Hayvanlar zekidir ve duyguları vardır. Severler, öfkelenirler, mutlu ya da mutsuz olabilirler. Hayvanat bahçesinde onları tutsak olarak tutmak, sadece bu yönüyle bile ahlaki değildir. Neden tutsaklar ki? Suçları ne?
- B) Hayvanlar için yeterli bir yaşam alanı yoktur… Yabani hayvanlar sürekli hareket halindedirler ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için, türlerine göre belirli bir coğrafi alana ihtiyaç duyarlar. Hayvanat bahçeleri onlara bu alanı sağlayamaz. Örneğin, hayvanat bahçelerinde yaşam alanları ortalama olarak bir aslan için 18.000 kat, bir kutup ayısı içinse 1.000.000 kat daha küçüktür.
- C) Hayvanlar hayvanat bahçelerinde öldürülmektedir… PETA’nın (Hayvanlara Etik Muamele İçin Mücadele Edenler Örgütü) verilerine göre sadece Avrupa’da ki hayvanat bahçelerinde her yıl 5.000 ile 7.500 hayvan, fazlalık ya da mali imkansızlıklar nedeniyle öldürülmektedir. Buna canlı bir örnekte, geçtiğimiz günlerde Danimarka’da iki zürafanın aynı kafeste yaşamasının mümkün olmadığı gerekçesiyle çocukların gözü önünde öldürülerek aslanlara yedirilmesidir. Üstelik bu konuda kıyamet koparken, ikinci bir skandal daha patladı. Gene Danimarka’da, ancak bu kez başka bir hayvanat bahçesinde, aynı nedenle başka bir zürafa daha katledildi. Çok açık bir biçimde görülüyor ki bu öldürmeler bir hayvanat bahçesi sistematiğidir… Üstelik Danimarka hayvanat bahçeleri dünya standartlarına göre oldukça iyi durumdadır… Siz bir de Asya’da, Afrika’da olanları düşünün.
- D) Hayvanlara kötü muamele edilmektedir… Hayvanlar öldürülmeseler bile hayvanat bahçelerinde kötü muamele görmektedirler. Dövülmekte, cezalandırılmakta, aç bırakılmaktadırlar. Asgarisinden bakım maliyetleri yüksek olduğu için yeterince beslenememektedirler. Örneğin Endonezya’da ki Surabaya Hayvanat Bahçesi bu konuda somut bir örnektir. Diğer hayvanat bahçeleri de bu kadar öne çıkmasa bile, Surabaya‘dan daha masum değildir. İşte Surabaya‘dan bazı hayvan manzaraları…
- E) Hayvanat bahçelerinde hayvanlar daha az yaşamaktadır… Genelde hayvanat bahçelerinde hayvanların, hastalıklardan ve doğanın şiddetinden uzakta, daha uzun süre yaşadıkları düşünülür. Ancak bu doğru değildir. Yaşam alanlarının darlığı, kötü beslenme, kötü muamele hayvanların yaşam süresini kısaltmaktadır. Örneğin vahşi Afrika filleri, hayvanat bahçesindekilerden yaklaşık 3 kat daha uzun yaşamaktadır.
- F) Hayvanlar doğal ortamlarında korunmalıdırlar…. Hayvanat bahçelerinde hayvanların bakımı çok maliyetlidir. Oysa bugün hayvanat bahçeleri için yapılan harcamadan çok daha azına, hayvanları doğal ortamlarında korumak mümkündür. Avlanmanın yasaklanması/sınırlanması ve belli bir coğrafi alanın koruma için tahsisi, türleri koruma için yeterli olmaktadır. Bunun dünyada güzel örnekleri vardır. Bir örnekte ülkemizden verirsek, sadece avlanma yasağı ve ciddi para cezaları uygulaması, boz ayı nüfusunda ciddi bir artışa neden olmuştur.
Tabii, iş sadece hayvanat bahçeleri ile de sınırlı değil. Sirkler, aqua parklar, pet shoplar, hatta evler hayvanların tutsak edildiği ve kötü muamele gördüğü yerler…
Dediğimiz gibi iş hayvanat bahçeleri ile bitmiyor. Sirkler, Aqua Parklar, Pet Shoplar, hatta evler hayvanların tutsak olduğu ve genelde de kötü muamele gördüğü yerler. Zaman zaman öyle videolar görüyorum ki tüylerim diken diken oluyor. Canlı kedi yavrularını oltaya takıp kılıç balığı avlayanlar, bir uçurumun kenarındaki eşeği tekmeyle uçuruma yuvarlayanlar vb. daha pek çok örnek var. Bu insanları bu şekilde davranmaya ne itiyor, gerçekten çok merak ediyorum.
1978’de UNESCO tarafından ilan edilen ”Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi’’ne göre tüm hayvanlar yaşam hakkına sahiptirler. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur. Hiç bir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır. Hayvanlar üzerinde acı çektiren deneyler yapmak da hayvan haklarına aykırıdır.
Peki şimdi Hayvan Hakları Bildirisi’ndeki yazıya bakalım. Ne diyor? ’’Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı bir suçtur.’’ Kesinlikle büyük bir suçtur! İnsanlarımız ne yazık ki hala hayvan öldürmeye, onlara eziyet etmeye ,kafeslere kapatmaya devam ediyor. Özellikle Hayvanat Bahçelerinde ve Sirklerde… Hayvanat bahçelerinin kapatılmak istemesinin nedenlerini kısaca yazdım.
Şimdi ise Sirklerin neden kapatılması gerektiğini tartışalım.
- A) Hayvan Sirklerinde; Doğal yaşam alanlarından kopartılan hayvanlar akıl almaz işkencelerle, dayakla, açlıkla terbiye edilerek zorla sahneye çıkarılıyor. Eğitimlerde çivili sopa, kırbaç, elektro şok çubuğu, kanca gibi işkence aletleri kullanılarak hayvanlara “yabanıl” oldukları unutturulmaya çalışılıyor. Fakat her canlı ait olduğu yerde olmalıdır.
- B)Yunus Gösteri Parklarında; Yunus parklarında gülümsediğini sandığınız canlılar aslında, denizlerde travmatik şekillerde yakalanan, daha birçoğu yakalanma aşamasında ölen, tırların, tankerlerin içinde yolculuk eden, gümrüklerde saatlerce, günlerce bekleyen, havuzlarda ölü balık yemeye mecbur edilen, bir parça balık için taklalar atmaya zorlanan, beton havuzların içinde delirmemek için kendi sonar’ını kapatarak “kör olan”, stresten her biri ülser hastası olan, ölü balıkların içinde antidepresan ve mide ilaçları yutturulan, gösteri havuzlarındaki yüksek sesli müzikten zarar gören, 45 yıllık ömürleri ortalama en fazla 5 yıla inen, “Yunus terapisi” adı altında umut tacirliğine alet edilen, üstün zekalarının getirdiği farkındalık yüzünden ruhen büyük acılar çeken, havuzlarda çoğunlukla ölü yavrular doğuran, nihayetinde pek çoğu intihar eden tutsaklardır.
Şimdi Sirk ve Hayvanat Bahçelerinde neler olduğunu, hayvanlara acımasızca eziyet edildiğini belirttim.
Kapatılması için ellerimizi birleştirelim ve İmza atalım. Ne kadar çok imza, o kadar çok hayvanın kurtulması için bir sebep.
Toplum arasında şöyle bir düşünce vardır, kısaca ona da değineceğim. Hayvanların zararlı oldukları ve çevreye, insanlara zarar verdikleri düşünülmektedir. Evet hayvanların bazıları saldırgan olabilir ama siz onlara zarar vermedikçe, yaşam alanlarını katletmediğiniz sürece onlardan sizlere zarar gelmez. Sizler evinize, çevrenize, size zarar vermeye kalksalar, sizi sirklerde işkence yapıp eğitseler, hayvanat bahçelerine kapatıp aç bıraksalar kendinizi korumak için savunuşa geçmez misiniz? Böyle düşünün Empati kurun.
(Unutmayın ki bazı insanlar hayvanlardan daha zararlı. Çünkü insanın düşünme gücü var, aklı var fakat bize verilen bu aklı iyiliğe değil kötülüğe kullananlar var. İyilik üzerine kurulsa keşke her şey.)
Hayvanlara yapılan eziyetler son bulsun artık. Sirkler ve Hayvanat Bahçeleri Kapatılsın.
Hayvanlar özgürleşene kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. Çünkü “hayvan özgürlüğü” insan özgürlüğüdür.
Çünkü hayvan hakları politik ve ahlâki bir sorundur.
Bu daha başlangıç mücadeleye devam.!” dedi.