canlı casino siteleri sex shop ofis taşıma parça eşya taşıma evden eve nakliyat nakliyat deneme bonusu bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler
DOLAR

$%

EURO

%

STERLİN

£%

GRAM ALTIN

2.936,50%0,00

ÇEYREK ALTIN

4.977,00%0,02

BİTCOİN

2310219฿%0.57092

İmsak Vakti a 05:46
İstanbul PARÇALI BULUTLU 15°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Ahmet Emir ÖZDEMİR

Ahmet Emir ÖZDEMİR

15 Ekim 2024 Salı

YENİ ANAYASA: İHTİYAÇ MI, İHANET Mİ?

YENİ ANAYASA: İHTİYAÇ MI, İHANET Mİ?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Son günlerde yeni bir tartışma, yeni bir krizle karşı karşıyayız. Yeni anayasa ve Türklüğün kaldırılması…

Yeni anayasa ile ilgili tartışmalar pek de yeni sayılmaz. Bir süredir bu hususla ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor. Aslında çağın ihtiyaçlarına cevap veren, devletin büyüyen bedenine uyum sağlayan, milletin temel sorunlarına çözüm sunan bir anayasa yıllardır tartışılıyor. Bu tartışmaların olması ve olumlu yönde adımların atılması demokratik bir toplumun en temel hakkıdır.

Fakat son günlerde yaşanan anayasa tartışmalarında maalesef yukarıda zikrettiğim hususlar yerine ilk dört madde ve/veya altmış altıncı maddenin değiştirilmesi ile bazı çevrelerce Türk adını anayasadan silme istek ve çabalarını görüyoruz. Amaç güçlü bir anayasa ile güçlü bir millet ve devlet temelleri oluşturmak mı yoksa anayasal düzeni ortadan kaldırmak mı?

Öncelikle şu soru önemli: Türkiye’nin adalet, ahlak, ekonomi ve sosyal alanlarda bunca sorunu varken anayasa değiştirmenin zamanı mı? Bu soru şöyle de sorulabilir: Türk toplumunu uçurumun eşiğine getirmiş olan bu sorunların çözümü anayasadan Türk ismini kaldırmak mıdır? Bu soruların cevapları aslında belli. Bizim odaklanmamız gereken bir başka mesele var!

Anayasadan Türk isminin çıkarılması basite alınacak bir olay değil. Bu mesele gerek siyaset gerekse hukuk mecralarında güçlü bir toplumun inşası umuduyla tartışılıyor. Böyle bir algının yapıldığı atmosferde yapılan itirazlar da ırkçılık veya faşizm olarak suçlanıp sopalanıyor. Hâlbuki milletimizin ve devletimizin kimliksizleştirilme operasyonuna itiraz neden ırkçılık/faşizm oluyor? Anayasamızda Türk ırkına mensup olanlara ayrıcalıklar mı tanınıyor? Türk olmayanların bu ülkede özgürce yaşaması, ülke yönetimine katılması engelleniyor mu? Tabii ki böyle bir durum söz konusu değil. Zaten anayasadaki Türk ismi ırksal bir tanımı içermiyor. Burada mesele devletin ulus-devlet kimliğinin değiştirilmesi.

Neden ulus-devlet yapısı değiştirilmek isteniyor? Dünyanın birçok yerinde iki kutuplu bir savaş yaşanıyor. Küreselciler ile ulusalcıların savaşı… Tıpkı bundan bir asır evvel imparatorlukların sona erip ulus-devlet sistemine geçilmesi gibi yeni bir dünya düzeni oturtulmak isteniyor. Böylelikle tüm ülkeler küreselleşecek, hem fiziki hem düşünsel sınırlar ortadan kalkacak ve TEK BİR DÜZEN dünyaya egemen olacak. Yani İlluminati’nin TEK DÜNYA DEVLETİ projesine adım adım gidiliyor. Bunun için de tek bir din, tek bir kültür, tek bir zihniyet ve tek bir insanlık oluşturulmak isteniyor. Bu slogan bir yerlerden tanıdık geliyor mu?

Küreselci odakların hedeflerine ulaşmada belirledikleri beşli bir yol haritası var: Mülkiyetsizleştirme, nakitsizleştirme, cinsiyetsizleştirme, dinsizleştirme ve MİLLİYETSİZLEŞTİRME! İşte size YENİ DÜNYA DÜZENİ’NİN PENTAGRAMI!

Şimdi soralım: Asırlardır Hak davasına gönül vermiş, baş koymuş yüce milletimizin bu şüpheler karşısında endişe duymaya ve sorgulamaya hakkı yok mudur? “Amaç daha güçlü bir Türkiye mi yoksa İslâm’a önderlik edemeyecek çökertilmiş bir Türkiye mi” diye sormaya hakkı yok mudur?

Cevap net: HAKKIDIR HAKK’A TAPAN MİLLETİMİN İSTİKLAL!

 

Devamını Oku

TÜRKİYE’YE YÖNELİK METAFİZİK SALDIRILAR VE SATANİST AYİNLER HUSUSUNDA DEVLETİN PARAPSİKOLOJİK KURUM İHTİYACI

TÜRKİYE’YE YÖNELİK METAFİZİK SALDIRILAR VE SATANİST AYİNLER HUSUSUNDA DEVLETİN PARAPSİKOLOJİK KURUM İHTİYACI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

6 Şubat 2023…
Yıkılan binlerce yapı, ölen on binlerce insan…

7 Ekim 2023…
Hamas’ın İsrail’e hamlesi ve akabinde İsrail’in Gazze vahşeti. Katledilen onca sivil, masum, çocuk!

Türk askeri Irak’ta, Suriye’de, cephede…

19 Mayıs 2024…
İran Cumhurbaşkanı kaza(!) sonucu öldü…

31 Temmuz 2024…
İsmail Haniye şehit…

27 Eylül 2024…
Hasan Nasrallah ve Hizbullah yöneticileri öldürüldü.
Bir ay öncesinde Türkiye’nin gündemi: Narin…

Ve 4 Ekim 2024…
İstanbul’da satanist cinayetler…

Dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Yukarıda sıraladığım olayları ayrı ayrı değerlendirdiğimizde birbiriyle ilişkilendirmek çoğu insana saçma gelir. Her şeyin mantık çizgisinde yürüdüğü şu dünyada hakikatlere saçma demek tam da bize yakışacak türden bir erdem(!).

Neden sorgulamıyoruz? Neden irdelemiyoruz? Neden tefekkür etmiyoruz? Cevap basit: Çünkü öyle şekillendirildik. Ve karanlık şer odakları bu şekillendirmenin mimarları olarak kirli ve iğrenç eylemlerini artık ‘göz’ümüze soka soka yapabiliyor…

4 Ekim günü ülkece kanımızı donduran bir vahşete tanık olduk. Satanist cinayetler ne Türkiye’de ne de dünyanın herhangi bir yerinde yabancı olunan bir şey değil. Fakat satanist cinayetler Türkiye’de tanımak, çözümlemek ve idrak etmek açısında maalesef yabancı olunan bir şey. Biz satanist cin-ayetleri filmlerden etkilenen üç beş serserinin cin-neti zannediyoruz. Hâlbuki gerçek farklı…

Münevver Karabulut’u hatırladınız mı? Hani ünlü iş insanı Hayyam Garipoğlu’nun yeğeni Cem Garipoğlu’nun ve akrabalarının satanist bir ayinde katlettikleri genç kız. Bu cinayetten sonra Cem Garipoğlu MOSSAD tarafından İsrail’e kaçırılmıştı. Fakat devlet meselenin üzerine gidince nedense Cem Garipoğlu Türkiye’ye getirildi ve tutuklandı. Sonra da -bak sen şu işe- Cem Garipoğlu cezaevinde öldü. İsrail ve MOSSAD ile bağlantısı olan bu denli güçlü bir aile vicdana geldiği için mi Cem’i teslim etti? Tabii ki hayır. Plan belliydi. Cem teslim edilecek, cezaevinde öldü süsü verilecek ve bir hayalet gibi hayatına devam edecekti. Bu arada satanist ayinler ve İsrail kelimelerini günümüzde yaşananları düşünerek birlikte değerlendirmek önemli.

Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Eğer tesadüf olduğuna inanıyorsanız 3 Ekim günü Cem Garipoğlu’nun mezarının incelenmesini ve hemen ertesi günü iki genç kızın tıpkı Münevver Karabulut gibi satanist bir cinayete kurban gitmesini elbette birbirinden alakasız olaylar olarak tanımlarsınız. Bu arada Türkiye İstanbul’daki cinayetlere dikkat kesilmişken Cem Garipoğlu’nun mezarındaki kişinin Cem Garipoğlu olduğu açıklandı ve mesele kapandı. Şaşırmıyoruz…

Eski çağlardan bu yana devletler kendilerine ve halklarına yönelik tehditlere karşı tedbirler alır, bu tedbirler kapsamında kurumlar oluşturur. Bu çaba yaşamın her alanında görülür. Bugün beyinlerimize yerleştirilmiş aşağılık kompleksi yüzünden kendimizden üstün gördüğümüz birçok Batı ülkesi kendi coğrafyalarında yaşanan bu tarz ayin-cinayetleri araştırmak ve çözümlemek için parapsikoloji adı altında çalışmalar yürütüyor. Hatta bunun da ötesinde birçok devletin istihbarat servisinin metafizik istihbarat tanımlamasıyla başka ülkelere karşı metafizik saldırı ve casusluk yaptığı da bir gerçek. Peki, biz ne yapıyoruz? Birçok alanda olduğu gibi bu hususta da uyuyor muyuz? Devletimizin çağımızın gerçekliklerine uygun bilge kurumlara ihtiyacı var. Bu kurumları oluşturacak ve ilerletecek birikim ve tecrübe ise tarih ve kültürümüzde fazlasıyla bulunuyor. Bu kurumlara neden ihtiyacımız var? Çünkü bu sorunu salt adli ve kriminal yaklaşımlarla çözemeyiz. Bu tip cinayetlerin bilinçli kurgulanmış birer ayin olduğu tüm unsurlarıyla ortadadır. Biz bu sistematik operasyonları psikolojik rahatsızlık, eğitimsizlik, madde ve alkol kullanımı gibi sebeplere dayandırırsak savaşı baştan kaybetmiş oluruz. Bu sebepler gençlerimizin tuzağa ilk düşüşlerinin sebepleri. Sonrası ise şeytani bir akıl…

Söylediklerime benim bir yobaz yahut kafayı bozmuş biri olduğum gözüyle bakanlar olabilir. Onlar öyle bakadursunlar, Türkiye’de metafizik, satanist ve şeytani cin-ayetler, cin-netler, saldırılar oluyor ve önlem alınmazsa olmaya da devam edecek…

 

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

green tour cappadocia casinositeleri.co kayseri evden eve nakliyat nakliyat arçelik bayisi