63 Yaşında Sahte Dişçi Mağduru!
Nazmiye Sermin Altunışık’ın Dramatik Yaşam Mücadelesi: Sağlık Bakanlığı ve Bürokrasinin Cevapsız Çağrısı
Sağlık Bakanlığı’na Çığlık: Sahte Dişçi Tarafından Tedavi Edilen Nazmiye Sermin Altunışık, Bürokratik Engellerle Yıllardır Savaşmakta!
Türkiye’nin sağlık sistemi, her geçen gün daha fazla mağduriyet yaratmaya devam ediyor. Son olarak, 63 yaşındaki Nazmiye Sermin Altunışık’ın yaşadığı korkunç deneyim, bu sistemin acımasızlığını gözler önüne seriyor. Sahte dişçi tarafından tedavi edilen ve yıllardır sağlık sorunlarıyla boğuşan Altunışık, yaşadığı dramı duyurmak için yetkililerden çözüm talep ediyor. Ancak her geçen gün artan sağlık sorunları ve bürokratik engeller, onu yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide bırakmış durumda.
Altunışık’ın yaşadığı mağduriyetin ne kadar derin olduğunu, yaptığı başvurulardan ve talep ettiği çözüm sürecinden açıkça görmek mümkün. Altunışık, yaklaşık iki yıl önce sahte bir dişçi tarafından tedavi edilmeye başlanmış ve sonrasında sağlık sorunlarıyla baş etmek zorunda kalmış. Sahte dişçi H. D’nin yaptığı tedavi hataları, kadının dişlerini kaybetmesine ve aşırı ağrı çekmesine sebep olmuş. Yıllarca süren tedavi süreçleri ve bürokratik engellerle mücadele, Altunışık’ın hayatını cehenneme çevirmiş durumda.
Hayatını Karanlık Gölgelemiş Sahte Dişçi Tedavisi
Sahte dişçi tarafından tedavi edilen Altunışık, dişlerinden dolayı yıllardır ciddi sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunlar nedeniyle yemek yiyemeyen ve sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdüremeyen Altunışık, tam 25 kilo kaybetmiş, sonrasında ise vücudunda şişlikler oluşmuş ve yalnızca bir ay içinde 2 kilo almıştır. Yaşadığı bu sağlık sorunları, sadece fiziksel acılarla sınırlı kalmamış; aynı zamanda kadının ruhsal sağlığını da büyük ölçüde olumsuz etkilemiştir.
Bürokratik Engellerle Savaş: Sağlık Bakanlığı Cevap Vermedi
Nazmiye Sermin Altunışık, sağlık problemlerini çözmek için defalarca Sağlık Bakanlığı’na başvuruda bulunmuş, ancak tüm çabaları boşuna olmuştur. 2503807355 numaralı CİMER başvurusunun üzerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen henüz bir adım atılmamıştır. Altunışık, bakanlığa yaptığı başvurularda, yaşadığı acıların bir an önce çözülmesini talep etmiş, ancak yetkililerden hiçbir geri dönüş alamamıştır. Bu durum, Altunışık’ı derin bir umutsuzluğa sürüklemiştir.
Daha da trajik olanı ise, Bahçelievler İlçe Sağlık Müdürlüğü tarafından verilen acil kod ve yapılan başvurulara rağmen, tedavi sürecinin hala bir türlü başlatılmamasıdır. Altunışık, engelli bir oğul bakmakla yükümlü ve tek başına yaşam mücadelesi verirken, sağlık sorunları her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır. Bir yandan hayatını tehdit eden sağlık sorunlarıyla, diğer yandan devletin bürokratik engelleriyle mücadele etmek zorunda kalan Altunışık’ın yaşadığı drama göz yumulması kabul edilemez.
Hayati Tehlike: Kanamalar ve Ağrılarla Yaşamak
Altunışık, yaşadığı sağlık sorunlarıyla ilgili olarak, “Ağzımda kanamalar oluyor, yemek yiyemiyorum, hayati tehlikem var,” diyerek durumunun ciddiyetini her fırsatta dile getirmiştir. 63 yaşında bir kadın için bu tür sağlık problemleri, yaşam kalitesini tamamen düşürmekte ve her geçen gün durumu daha da ağırlaştırmaktadır. Yetkililerden tek beklentisi, sağlık problemlerine bir an önce çözüm bulunmasıdır. Ancak, bürokrasinin bu kadar yavaş işlemesi, Altunışık’ı bir yandan ölüme doğru sürüklemektedir.
Sahte Dişçi Halil Bozkurt ve Diğer Mağdurlar
Altunışık’ın yaşadığı mağduriyet sadece kendisiyle sınırlı değildir. Sahte dişçi H. D., kendisini dişçi olarak tanıtıp, birçok hastaya tedavi uygulamış ve büyük mağduriyetlere yol açmıştır. Altunışık, D’nin dişçi olmadığını daha sonra öğrendiğini ve bu konuda elinde kanıtlar bulunduğunu belirtiyor. WhatsApp yazışmalarında H.D’nin kendisini dişçi olarak tanıttığı ve hatta tedaviye yönelik yaptığı hatalı müdahaleleri itiraf ettiği belgelerle, Altunışık durumu gün yüzüne çıkarmayı planlamaktadır.
Bürokrasinin Zorlu Yükü ve İnsan Hayatına Etkisi
Yaşanan bu dram, sadece bir kadının sağlık sorunlarıyla sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda Türkiye’deki sağlık bürokrasisinin ne kadar yavaş işlediğini ve mağduriyetleri nasıl büyüttüğünü de gözler önüne seriyor. Altunışık’ın yaşadığı mağduriyetin yanı sıra, sistemin acizliği yüzünden hayatı tehlikeye giren bir insanın dramı, yetkililerin sorumluluklarını ne kadar ihmal ettiğini bir kez daha gösteriyor.
Bürokratik Çözümsüzlük ve Hükümetin İlgisizliği
Nazmiye Sermin Altunışık, yıllardır süren tedavi süreci ve bürokratik engellerle mücadele etmekte ve tüm çabalarına rağmen sonuç alamamaktadır. Halihazırda sağlık sorunları ciddi şekilde ilerlemiş ve yaşam kalitesi tükenmiştir. Altunışık, artık bu süreçteki umutsuzluğunu şu şekilde dile getirmektedir: “Bir yıl boyunca yemek yapamadım, dört ay boyunca felçli gibi yattım, her geçen gün daha da kötüleşiyorum. Sağlık Bakanlığı beni görmüyor, duymuyor.”
Bir Kadın, Bir Aile ve Çekilen Acı: Son Çağrı
Altunışık’ın yaşadığı dram, yalnızca bir kadının yaşadığı sağlık sorunlarını değil, aynı zamanda bir ailenin hayatta kalma mücadelesini de gözler önüne seriyor. Engelli bir oğlu ve yalnız kalan bir kadının sağlık sisteminin ve bürokrasinin vicdanı olmayan yükü altında ezilmesi, Türkiye’deki sağlık hizmetlerinin ne kadar yetersiz olduğunu göstermektedir. Altunışık’ın son çağrısı açık ve net: “Bu mücadeleyi kazanmama yardım edin. Benim gibi birçok mağdur var, adaletin yerini bulması için derhal harekete geçin.”

Bu dram, sadece Nazmiye Sermin Altunışık’ın yaşadığı bir acı değil; aynı zamanda Türkiye’deki sağlık ve bürokrasi sisteminin ne denli zayıf noktaları olduğunu ortaya koyuyor. Bu tür dolandırıcılıklara ve bürokratik engellere karşı daha güçlü tedbirler alınmalı ve mağdurların sesi duyulmalıdır.
Diş Mağduru Nazmiye Sermin Altunışık’ın İddiaları
İstanbul’da diş tedavisi için başvurduğu klinikte sahte dişçi mağduru olduğunu iddia eden Nazmiye Sermin Altunışık, yaşadığı süreci kamuoyuyla paylaştı. Altunışık, Halil D. isimli şahsın diş hekimi olmamasına rağmen tedavisini gerçekleştirdiğini ve bu kişinin, H.B. adlı gerçek bir diş hekiminin yanında çalıştığını öne sürdü.
“Yanlış Tedavi Uygulandı”
Sermiş Altunışık, sahte dişçi Halil D.’nin yaptığı tedavi sonrası ciddi sağlık sorunları yaşadığını, H.B.’nin ise görevini ihmal ederek bu sürece göz yumduğunu belirtti.
Fiyat Artışı ve Kalitesiz Malzeme İddiası
Altunışık, başta 190 bin TL’ye anlaştıklarını, 90 bin TL’yi peşin ödediğini, tedavi sırasında ise implant takılınca kendisine 240 bin TL’lik bir ek ücret çıkarıldığını söyledi. “Kalitesiz implant ve zirkonyum takılmasın diye farkı ödemek zorunda kaldım” dedi.
İcra Şoku!
Tedavi süreci adli vaka haline gelince Altunışık’a ilamsız icra gönderildi. “Hiç ödeme yapmamışım gibi işlem yapıldı ama ben banka dekontlarımla ödeme yaptığımı kanıtladım. Bakırköy 8. İcra’da iptal edildi” diyerek hukuki süreçte haklı bulunduğunu belirtti.
Altunışık, hem sahtecilik hem de dolandırıcılıkla suçladığı Halil D. için gerekli yasal sürecin başlatıldığını ifade etti.
Filiz Aydın Yıldırım: “Bursa’yı Sanatla Kucaklayacağız”
KSD Kültür Sanat Derneği’nden Yeni Tiyatro Atağı
KSD Kültür Sanat Derneği Başkanı Filiz Aydın Yıldırım, derneğin kültür ve sanat alanındaki çalışmalarına hız kesmeden devam ettiğini belirterek, senaryosunu kendisinin yazdığı, oyun yazarı Beyhan İren Tüfekçi tarafından kaleme alınan yeni tiyatro oyununun son aşamaya geldiğini açıkladı. İki perdeden oluşan oyunun, hem Bursa’da hem de yurt dışında sahnelenmesi planlanıyor.
Gelin–kaynana ilişkisini merkeze alan ve günlük yaşamdan tanıdık çatışmaları mizahi bir dille sahneye taşıyan oyunun, izleyiciyi güldürürken düşündürmeyi amaçladığını ifade eden Yıldırım, çalışmanın uzun bir hazırlık sürecinin ürünü olduğunu vurguladı.
Aile İlişkilerine Mizahi Bir Bakış
Toplam 7 karakterin sahne alacağı oyunda, gelin ve kaynana arasındaki tatlı-sert çekişmeler; aile içi iletişim, kuşaklar arası farklılıklar ve toplumsal roller üzerinden ele alınıyor. Filiz Aydın Yıldırım, oyunun yalnızca bir komedi olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek şu açıklamada bulundu:
“Bu oyun izleyiciyi güldürürken aynı zamanda kendi hayatından kesitler bulmasını sağlayacak. Aile, toplumun temel taşı. Biz de bu temel yapıyı, abartıya kaçmadan ama güçlü bir mizah diliyle sahneye taşımayı hedefledik.”
Bursa’nın 17 İlçesinde Sahnelenecek
Tiyatro faaliyetlerini sadece Bursa şehir merkeziyle sınırlı tutmak istemediklerini dile getiren Yıldırım, oyunun Bursa’nın 17 ilçesinde sahnelenmesinin planlandığını açıkladı. Kültür ve sanata erişimde fırsat eşitliğinin önemine dikkat çeken Yıldırım, ilçelerde yaşayan vatandaşların da nitelikli tiyatro oyunlarıyla buluşmasının temel hedeflerinden biri olduğunu söyledi.
Balkanlara Açılan Sanat Köprüsü
KSD Kültür Sanat Derneği’nin yalnızca yerel değil, uluslararası alanda da kültür sanat faaliyetleri yürütmeyi amaçladığını belirten Filiz Aydın Yıldırım, oyunun yakın Balkan ülkelerinde de sahneleneceğini müjdeledi. Bu projeyle birlikte Bursa’nın kültürel birikiminin sınırları aşarak farklı coğrafyalara taşınacağını ifade etti.
Kültür-Sanat Merkezlerine Yeni Misyon
Bursa’da kültür ve sanat merkezlerinin daha aktif ve üretken bir rol üstlenmesi gerektiğine dikkat çeken Yıldırım, KSD Kültür Sanat Derneği olarak bu alanda önemli bir sorumluluk üstlendiklerini belirtti. Dernek bünyesinde yeni projeler, atölye çalışmaları ve tiyatro oyunları için hazırlıkların başladığını da sözlerine ekledi.
“Kültür-sanat merkezleri sadece etkinlik yapılan mekânlar değil; üretimin, paylaşımın ve toplumsal buluşmanın merkezleri olmalı. Biz KSD olarak bu anlayışla hareket ediyoruz.”
“Bursa’yı Sanatla Kucaklayacağız”
Açıklamalarının sonunda kültür ve sanatın birleştirici gücüne vurgu yapan Filiz Aydın Yıldırım, hedeflerini şu sözlerle özetledi:
“Bursa’yı sanatla kucaklayacağız. Toplumun her kesimine dokunan, kapsayıcı, nitelikli ve sürdürülebilir sanatsal faaliyetlerle kültür-sanat alanında kalıcı izler bırakmak istiyoruz.”
KSD Kültür Sanat Derneği’nin yeni tiyatro oyununun önümüzdeki dönemde seyirciyle buluşması beklenirken, proje şimdiden Bursa’nın kültür-sanat gündeminde merak uyandırmış durumda.

Güneykestane’de Altın Madeni Projesine Karşı Halk Bilgilendirme Toplantısı Düzenlendi
Bilecik’in Pazaryeri ilçesine bağlı Bozcaarmut Köyü’nde yapılması planlanan ve Bursa’nın İnegöl ilçesi sınırları içinde yer alan Güneykestane, Gedikpınar ve Mezit mahallelerini doğrudan etkileyeceği belirtilen altın madeni projesine karşı, Güneykestane Mahallesi’nde halk bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi.
Toplantı, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy’un konuşmasıyla başladı. Aksoy konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Burada yapılması planlanan şey adeta bir cinayet gibidir. Kamu adına görev yapan kurumlar gerçek ve bilimsel incelemelerde bulunsa, burada değil altın; hiçbir madencilik faaliyetine izin verilmez. Yaşam her şeyden değerlidir.”
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ise toplantıya gönderdiği mesajda, doğaya zarar veren her türlü uygulamanın karşısında olduklarını belirterek, belediye olarak sürece her türlü desteği vereceklerini, bu toprakların sahipsiz olmadığını ve dayanışma içinde olunacağını vurguladı.
Toplantıda söz alan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ise mücadelenin önemine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Devlet, millet biziz arkadaşlar. Bu yüzden bu bir mücadeledir. Yüzlerce örneği var. Hemen yanı başımızda Eymir mücadelesi var ve kazanıldı. Burayı da kazanırız. Yeter ki bir arada duralım, yeter ki sesimizi yükseltelim.”
DOĞADER Başkanı Murat Demir, iklim krizi ve kuraklığa dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu dağlar Anadolu coğrafyasının ve sularımızın sigortasıdır. Madencilik faaliyetlerinin ülkemize katkısı GSMH’nin yalnızca yüzde 4’ü civarındayken; tarım ve turizm bunun çok üzerindedir. Bu sömürge madenciliğini durduramazsak, bu sigortayı kaybeder ve ülkenin geleceğini tehlikeye atarız.”
Etkinliğe katılan sanatçı Ezel Akay da bölge halkıyla birlikte altın madeni projesine karşı olduklarını belirterek, bu toprakların değerinin altınla ölçülemeyeceğini ifade etti.
Bu Topraklar Madene Değil, Yaşama Aittir
Burası ormandır, sudur, tarımdır, yaşamdır.
Yüzlerce yıldır köylünün emeğiyle var olan, çocukların geleceğini taşıyan bir ekosistemdir.
Altın madenciliği adı altında yürütülen arama ve sondaj faaliyetleri;
açıkça tehdit etmektedir.
Kısa vadeli kâr hesapları uğruna doğanın, suyun ve halk sağlığının feda edilmesini kabul etmiyoruz.
Bu projeler derhal durdurulmalıdır!
“Bu Bir Demokrasi Değil, Açık Bir Operasyondur!”
Tanırgan İSYAN ETTİ: “BU BİR DEMOKRASİ DEĞİL, AÇIK BİR OPERASYONDUR!”
Yıldırım Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi, son günlerde hukuk tanımaz, kural bilmez ve bilinçli şekilde kaos üretilen bir sürecin içine çekilmek isteniyor. “Erken seçim” adı altında yürütülen bu girişimler, Kooperatif Başkanı Ertan Tanırgan’ın sert ve sert olduğu kadar da sarsıcı açıklamalarıyla kamuoyunun önüne serildi.
Tanırgan, kooperatif ortaklarını doğrudan hedef alan imza toplama girişimlerini açık bir irade gaspı, hukuksuz bir dayatma ve kooperatifçilik ruhuna vurulmuş bir darbe olarak tanımladı.
“Kooperatifin gündeminde başkanlık seçimi yoktur. Bu iddialar bilinçli olarak üretilmekte, servis edilmekte ve ortaklar alenen kandırılmaktadır.”
GENEL KURUL VAR AMA SEÇİM YOK: HUKUKU ÇARPITMAYIN
Başkan Tanırgan, 21 Aralık 2025 Pazar günü saat 11.00’de Merinos Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılacak genel kurulun yalnızca dış denetim seçimi amacıyla toplanacağını net ifadelerle vurguladı.
Başkanlık seçiminin ise ana sözleşme ve yürürlükteki mevzuat gereği Şubat 2027’den önce yapılmasının mümkün olmadığı açıkça ifade edildi.
Tanırgan’ın sözleri tartışmaya yer bırakmadı:
“Bugün seçim varmış gibi algı yaratmak düpedüz yalandır. Hukuk ortada, takvim ortada. Bu yalanı yayanların niyeti de ortadadır.”
Kooperatif kaynakları, bu erken seçim söylemlerinin tek bir hukuki dayanağı olmadığını, aksine kurumu kilitlemeyi ve yönetimi felç etmeyi hedeflediğini belirtiyor.
İDDİALAR ÇÖKTÜ, AMA KARALAMA DEVAM EDİYOR
Mevcut yönetime yönelik geçmiş dönemde ortaya atılan iddiaların tamamının yetkili merciler tarafından incelendiği ve tamamından aklanıldığı hatırlatıldı. Buna rağmen aynı dosyaların yeniden ısıtılarak servis edilmesi, kooperatif çevrelerinde “itibar suikastı” olarak yorumlanıyor.
“Tüm denetimlerden alnımızın akıyla çıktık. Ama belli ki bazıları hukuku değil, fitneyi tercih ediyor.”
Bu tablo, yaşananların hukuki bir tartışma değil, kişisel hesaplaşmalar ve koltuk hırsı kaynaklı bir güç mücadelesi olduğunu gözler önüne seriyor.
ORTAKLARA AÇIK BASKI: ‘İMZA VERMEZSENİZ…’
Sürecin en vahim boyutu ise, kooperatif ortaklarına yönelik doğrudan baskı iddiaları oldu. Başkan Tanırgan, gündemde olmayan bir seçim maddesini zorla gündeme sokmak için ortaklardan imza toplanmaya çalışıldığını açıkça ilan etti.
“Bu baskıların farkındayız. Açık ve net söylüyorum: Seçim için imza vermeyin. Bu imzalar hukuksuzdur.”
Kooperatif kulislerinde bu girişimler, açık bir irade zorbalığı, etik dışı baskı ve örgütlü bir operasyon olarak değerlendiriliyor.
“2027’DE SANDIK VAR, BUGÜN YOK. NOKTA.”
Tanırgan, demokratik yarıştan kaçmadıklarını özellikle vurguladı. 2027’de yapılacak seçimlerde herkesin aday olabileceğini, bunun doğal ve meşru bir hak olduğunu söyledi. Ancak bugün yaşananların demokrasiyle ilgisi olmadığını şu sözlerle ifade etti:
“Zamanı gelince sandık kurulur. Ama bugün yapılan şey demokrasi değil, düpedüz kaos üretmektir.”
ÜYELİK UYARISI: KOOPERATİF ARKA KAPI DEĞİLDİR
Başkan Tanırgan, kooperatifin 1.366 kişilik yasal üye sınırına ulaştığını hatırlatarak, özellikle:
Vergi kaydı olmayan
Oda kaydı bulunmayan
Fiilen esnaflık yapmayan
kişilerle ilgili sıfır tolerans politikası uygulandığını açıkladı.
Bu vurgu, kooperatif üyeliğinin rant ve oy hesabına dönüştürülmek istendiği iddialarını da beraberinde getirdi.
BU BİR SEÇİM DEĞİL, BİR KUŞATMA GİRİŞİMİ
Yıldırım Kefalet Kooperatifi’nde yaşananlar artık bir “erken seçim” tartışması değildir. Bu süreç;
Hukukun bilinçli biçimde çarpıtıldığı
Ortak iradesinin baskı altına alındığı
Kurumsal yapının hedef alındığı
organize bir kuşatma girişimi olarak okunmaktadır.
Uzmanlara göre bu tablo devam ederse zarar görecek olan sadece yönetim değil; binlerce esnafın krediye er…

YILDIRIM KEFALET KOOPERATİFİ’NDE “SEÇİM” ÜZERİNDEN OPERASYON İDDİASI
Başkan Tanırgan’dan Net Uyarı: “Bu Baskılar Hukuksuzdur, İmza Vermeyin!”
Yıldırım Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi’nde son günlerde bilinçli şekilde tırmandırılan “erken seçim” tartışmaları, Kooperatif Başkanı Ertan Tanırgan’ın sert ve net açıklamalarıyla yeni bir boyuta taşındı. Tanırgan, kooperatif ortaklarını doğrudan hedef alan imza toplama girişimlerini hukuk dışı, manipülatif ve kooperatif iradesine müdahale olarak nitelendirdi.
Başkan Tanırgan, kamuoyunda kasıtlı biçimde yayılan iddialara karşı açık konuştu:
“Kooperatifin gündeminde başkanlık seçimi yoktur. Bu söylentiler bilinçli olarak servis edilmektedir.”
GENEL KURUL VAR, SEÇİM YOK: HUKUK NET, YORUMA KAPALI
Tanırgan, 21 Aralık 2025 Pazar günü saat 11.00’de Merinos Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılacak toplantının yalnızca dış denetim seçimi gündemiyle toplanacağını vurguladı. Başkanlık seçiminin ise ana sözleşme ve ilgili mevzuat gereği Şubat 2027’de yapılacağının altını çizdi.
Bu noktada Tanırgan’ın mesajı son derece netti:
“Bugün seçim varmış gibi algı oluşturmak, ortakları yanıltmaktır. Hukuk açık, takvim bellidir.”
Kooperatif kaynakları, erken seçim baskılarının hukuki dayanağı olmadığı gibi, kooperatif iç huzurunu bozmayı amaçlayan bir girişim olduğuna dikkat çekiyor.
MESNETSİZ İDDİALAR ÇÖKTÜ, YÖNETİM AKLANDI
Başkan Tanırgan, mevcut yönetime yönelik geçmiş dönemde gündeme getirilen tüm şikâyetlerin yetkili mercilerce incelendiğini ve tamamından aklanarak çıkıldığını hatırlattı. Buna rağmen aynı iddiaların yeniden servis edilmesinin, yönetimi yıpratma ve itibarsızlaştırma çabası olduğu değerlendirmesi yapıldı.
“Adil, güvenli ve huzurlu bir çalışma ortamı oluşturduk. Bunu bozmak isteyenler var.”
Bu açıklama, kooperatif yönetimine yönelik iddiaların hukuki değil, siyasi ve kişisel hesaplara dayandığı yönündeki yorumları güçlendirdi.
ORTAKLARA BASKI İDDİASI: “İMZA TOPLUYORLAR”
Tanırgan’ın açıklamalarında en çarpıcı bölüm ise, kooperatif ortaklarına yönelik doğrudan baskı iddiaları oldu. Başkan Tanırgan, gündemde olmayan bir seçim maddesinin genel kurul gündemine eklenmesi için ortaklardan imza toplanmaya çalışıldığını açıkça ifade etti.
“Bu baskıların farkındayız. Açık söylüyorum: Seçim için imza vermeyin.”
Bu çağrı, kooperatif tarihinde nadir görülen kadar sert ve doğrudan bir uyarı olarak kayıtlara geçti. Yönetim çevreleri, bu girişimlerin kooperatifin kurumsal yapısını zedelediğini ve ortak iradesini gasp etmeye yönelik olduğunu savunuyor.
“2027’DE HERKES ADAY OLABİLİR, AMA BUGÜN DEĞİL”
Tanırgan, demokratik yarıştan kaçmadıklarını özellikle vurguladı. 2027 yılında yapılacak seçimlerde herkesin aday olma hakkı bulunduğunu, bunun meşru ve saygı duyulması gereken bir hak olduğunu söyledi.
Ancak bugünkü tartışmaların demokrasiyle değil, zamansız ve hukuksuz bir dayatmayla ilgili olduğunu şu sözlerle özetledi:
“Zamanı gelince sandık kurulur. Ama bugün yapılan şey demokrasi değil, kaostur.”
ÜYE PROFİLİ UYARISI: “HERKES ORTAK OLAMAZ”
Başkan Tanırgan’ın dikkat çektiği bir diğer kritik konu ise üye yapısı oldu. Kooperatifin ana sözleşme gereği 1.366 kişilik üye sayısına ulaştığını belirten Tanırgan, özellikle:
Vergi kaydı olmayan
Oda kaydı bulunmayan
Fiilen dükkânı olmayan
kişilerle ilgili son derece titiz davrandıklarını ifade etti.
Bu vurgu, kooperatif üyeliğinin suiistimal edilmesine yönelik iddiaların da dolaylı biçimde gündeme taşınması olarak yorumlandı.
BU BİR SEÇİM TARTIŞMASI DEĞİL, GÜÇ MÜCADELESİ
Yıldırım Kefalet Kooperatifi’nde yaşananlar basit bir “erken seçim” tartışması olmanın çok ötesinde. Ortaya çıkan tablo, hukuki takvim hiçe sayılarak, kooperatifin yönetim iradesine yönelik organize bir baskı süreci yürütüldüğüne işaret ediyor.
Uzmanlara göre;
Erken seçim söylemi hukuksuz
İmza baskıları etik dışı
Yönetimi yıpratma çabaları sistematik
Bu sürecin devam etmesi halinde, yalnızca kooperatif yönetimi değil, binlerce esnafın krediye erişimi ve ekonomik dengesi de zarar görebilir.
SON SÖZ: KOOPERATİF SİYASET ÜSTÜDÜR
Başkan Tanırgan’ın açıklamaları, kooperatifin kişisel hesaplara ve güç oyunlarına kurban edilmemesi gerektiği mesajını net biçimde ortaya koyuyor. Gözler şimdi, imza baskısı iddialarına karşı atılacak adımlarda ve 21 Aralık’taki genel kurulda olacak.
Bu toplantı yalnızca bir denetim seçimi değil; kooperatif iradesinin test edileceği bir kırılma noktası olarak görülüyor.