canlı casino siteleri sex shop ofis taşıma parça eşya taşıma evden eve nakliyat nakliyat deneme bonusu bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler
DOLAR

34,6589$% 0.03

EURO

36,3332% -0.14

STERLİN

43,5743£% -0.06

GRAM ALTIN

2.939,49%0,28

ÇEYREK ALTIN

4.965,00%0,32

BİTCOİN

3207969฿%-1.90576

Öğle Vakti a 12:56
İstanbul KAPALI
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Erdal ORHAN

Erdal ORHAN

26 Kasım 2024 Salı

EMADDER Bursa’da Büyük Mitinge Hazırlanıyor!

EMADDER Bursa’da Büyük Mitinge Hazırlanıyor!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Emeklilikte Adalet Derneği (EMADDER) Bursa İl Başkanı Gürkan Şimşek, 8 Eylül 1999 tarihi ile bu tarihten sonra sigorta girişi olan çalışanların mağdur edildiğine vurgu yaparak adalet arayışlarının illere yayıldığını belirtti. EMADDER Bursa İl Başkanı Gürkan Şimşek, 8 aralık Pazar Bursa Osmangazi Meydanında saat 14.00 de “Büyük EMADDER Kademe Mitingi” yapacaklarını, Genel Başkan Mihriban Uğurlu’nun katılımlarıyla, belirterek Bursalılara çağrı yaptı.

Şimşek; emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetlerinin giderilmesi için çıkarılan kanun ile EYT’lilerin sorunu eksikleri olsa da giderilirken, ortaya konulan 8 Eylül 1999 tarihi ile bu tarihten sonra sigorta girişi olan çalışanların mağdur edildiğine dikkat çekti. Bir gün, bir ay, bir yıl ya da birkaç yıl ile bu tarihi kaçıran çalışanların, erkeklerde 17 yıl kadınlarda ise 20 yıl gibi geç emekli olmak ile karşı karşıya kaldığını belirten Şimşek şöyle devam etti; “Çıkarılan yasa yeni mağdurlar doğurdu. Çalışma yerlerinde iş barışı ortadan kalktı. İnsanların azimleri ve çalışma şevkleri kırıldı. Yanı başında kendinden küçük yaştaki iş arkadaşı, daha az pirim ve sigortalılık süresi ile emekli olup çift maaşa kavuşmuşken, aynı haklara sahip olabilmek için 17-20 yıl beklemeye mahkum bırakılan çalışanlar isyan etmektedirler. Bu durum toplum huzurunu bozar bir hal almıştır. Bizler EMADDER olarak bu sorunun kademeli bir emeklilik sistemi getirilerek çözülmesini talep ediyoruz. Bu hak mücadelemizde sizleri yanımızda görmek istiyoruz” dedi.

Şimşek, “8 Eylül 1999 tarihinde dönemin koalisyon hükümeti tarafından çıkarılan 4447 sayılı yasa ile çalışanların emeklilik hakları kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaşa sabitlendi. Emeklilikte Yaşa Takılanlar 20 yıl boyunca bunun haklı mücadelesini verdi. 2 Milyon 250 bin EYT’liden 1 Milyon 250 bini bu yıl içinde çıkan yeni yasa ile emeklilik için başvurdu. Kalan 1 Milyonu ise iş akitlerinin feshi söz konusu olunca emekli olmaktan vazgeçti. Bir de Bağ-Kur’luların sorunu var. 9 bin prim ödeme günü 7 bin 200’e inecekti ama bu da havada kaldı. Bazı pirim ödeme krizine rağmen, EYT’liler 20 yıl süren mücadelelerini kazandılar. Bizler 9 Eylül 1999 sonrası işe başlayanlar mağdur olduk. 1 gün, 1 ay, 1 yıl için 17 yıl geç emeklilik, sizce de adil mi? Bu nedenle bizler de mağduriyetimizin giderilmesi ve adil kademeli emeklilik hakkı tanınması için örgütlendik” dedi.

Kademeli ve adil emeklilik için hazırladıkları prim gün önerisi tablosunu da açıklayan Gürkan Şimşek, 8 Eylül 1999 sonrası ve 2000 yılı için 333 bin 704 mağdurun olduğunu, 2001 yılı için 348 bin, 2002 yılı için 363 bin, 2003 yılı için 378 bin mağdur olduğunu anlatarak, 2009 yılına kadar kademeli geçiş ile emeklilik talep edenlerin sayısının 3 milyon 656 bin kişi olduğunu açıkladı. EMADDER’in 2009 sonrası için de kademeli geçiş ile emeklilik yaşında kadınlar için 50 erkekler için 52 yaş önerisi getirdiğini bildiren Şimşek, kademeli emekliliğin de bütçeye yük getirmeyeceğini rakamlarla ortaya koydu.

Emeklilikte Adalet Derneği Olarak Biz Kimiz?
• 08/09/1999 tarihinden sonra sigortalı olarak işe başlayan çalışanlarız.
• Söz konusu tarih öncesinde ya sigortasız çalıştık, ya staj yaptık, ya vatani görevimizi yaptık ya da bu ülkeye hizmet etmek için tahsil hayatına devam ettik. Bu nedenlerle sigorta girişimiz 08/09/1999 sonrasında yapıldı.
• EYT düzenlemesi kapsamına alınıp emekli olan çalışanlarla aynı yaşlardayız.
• EYT yasası ile Erkeklerde 17 yıl Kadınlarda 20 yıl geç emeklilik sebebiyle anayasal eşitlik ilkesine dayanan haklarını savunan ve bu ülkenin eşit vatandaşlık hakkına sahip olması gereken çalışanlarıyız.
• Amacımız EYT koşullarında emekli olmak veya kapsama dahil olmak değil, sadece aramızda açılan kadınlarda 20 erkeklerde 17 yıl geç emeklilik uçurumunun kademeli düzenleme yapılarak giderilmesi ve adaletin tüm çalışanlar için tesis edilmesidir.
•Bütün bu haksızlığın giderilmesi için Emeklilikte Adalet Derneği EMADDER bünyesinde mücadele ediyoruz.

Sayın Devlet Büyüklerimiz;
Devletimizin refah düzeyini arttırmak adına çalışan, üreten tüm çalışanlarımızın sizlerden beklentisi, çalışanların daha adil, çalışma barışı içinde ve mutlu bir emeklilik hayali kurabilmesi adına bahsi geçen mağduriyetlerimize de duyarsız kalmayacağınıza inancımız tamdır.

EMAD-DER Emeklilikte Adalet Derneği olarak, yeni sosyal güvenlik reformu ile ilgili yapılacak düzenlemelerden taleplerimizi aşağıda bilgi ve değerlendirmelerinize saygılarımızla arz ederiz.

1. 08/09/1999 tarihinden sonra işe başlanmış SGK sistemine kayıtlı (4a,4b,4c kapsamındaki) çalışanların, 03.03.2023 tarihinde yaş şartsız olarak düzenlenen EYT yasası ile birlikte erkekler 17 yıl, kadınlar 20 yıl daha fazla çalışarak emekli olma hakkını elde edebilecektir. Akranlarımızla ve hatta bizden küçük kardeşlerimizle aramızda oluşan bu farkın daha adil olabilmesi için kademeli bir yaş koşulu ile yeni bir düzenleme yapılması,

2. Çalışan kadınların bir kısmı çocuklarının bakımı nedeniyle işe ara vermek zorunda kalabilmekte, bir kısmı da işe başlamadan önce anne olduğu ve çocukları nedeniyle işe geç başlamaktadır. Erkek çalışanlara tanınan SGK öncesi askerlik borçlanması hakkının, aynı koşullarla çalışma başlangıç tarihini geriye çekecek şekilde SGK öncesi doğum yapan annelere de tanınması,

3. Aile hayatının korunması ve ev hanımlarına tanınacak emeklilik hakkı ve prim indirimi kapsamının genişletilerek hem ev, hem iş hayatına devam eden çalışan kadınların ve çocuğu olan annelerin de bu kapsama alınması,

4. SGK kapsamında olan (4a,4b,4c) tüm çalışanların prim gün sayılarının eşitlenmesi,

5. Askerlik borçlanmasının, çalışanın hangi statüde olduğu fark etmeksizin (4a,4b,4c) sigorta giriş tarihini borçlandığı gün sayısı kadar geriye çekmesi,

6. Askerlik tarihinin sigorta başlangıç tarihi öncesi olması halinde, askerlik tarihinin sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesi,

7. Emeklilikte maaş bağlanma oranlarının emeklilerin refah payının artırılması adına yeniden düzenlenmesi,

8. Emeklilik için uygun bulunan prim gün sayısını doldurarak, yaşı ilerlediği için yeni iş imkanı bulamayan çalışanların işsizlik sigortası kapsamında sağlık giderlerinin karşılanması,

9. Birçok çalışan arkadaşımız 8/9/1999 tarihinden önce işe başlamış olup, sigorta girişlerinin geç yapılmış olması ve o tarihlerde gerekli kontrol ve denetim imkanlarının günümüzdeki kadar kolay ulaşılabilir olmaması nedeniyle, yeni düzenlemeden yararlanamadığı göz önüne alınarak, hizmet tespit davalarında ön görülen 5 yıllık zaman aşımı süresinin kaldırılması.

Derneğimiz, yukarda başlıkları verilen mağduriyetler kapsamında; aynı ülkeye katma değer sağlayan her çalışan için adil bir düzenleme yapılması için faaliyet göstermek amacıyla kurulmuştur. Tüm mecralarda haklı davamızı anlatmaya, yasal ve hukuki çerçevede de bu mücadelenin içinde olarak faaliyetimizi sürdüreceğimizi kamuoyuna bildirmek isteriz.

Devamını Oku

Kırsal ve Çevre Çalışma Grubu zeytin ağaçlarını yalnız bırakmıyor

Kırsal ve Çevre Çalışma Grubu zeytin ağaçlarını yalnız bırakmıyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bursa Osmangazi Kent Konseyi Kırsal ve Çevre Çalışma Grubu, UNESCO Genel Konferansı’nın 40. oturumunda ilan edilen 26 Kasım Dünya Zeytin Ağacı Günü’ne özel basın açıklaması gerçekleştirdi.

Osmangazi Kent Konseyi Kırsal ve Çevre Çalışma Grubu zeytin ağaçlarını yalnız bırakmıyor

Bursa Osmangazi Kent Konseyi Kırsal ve Çevre Çalışma Grubu26 Kasım Dünya Zeytin Ağacı Günü‘ne özel Osmangazi muhtarlarıyla birlikte ortak bir basın açıklaması düzenledi.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Çiftçiler, Tüketiciler, Bursa halkı bugün burada toplandık. 5 yıl önce bugün UNESCO Genel Konferansı’nın 40. oturumunda Dünya Zeytin Ağacı Günü ilan edilmiştir. Zeytin ve Zeytin Ağacı, Tarihi, inançsal ve sosyal açıdan binlerce yıl yaşamış geçmişe tanıklık etmiş kutsal bir ağaçtır. Türkiye’de zeytinin yetişebildiği şanslı ülkelerden birisidir. Zeytincilik, Türkiye’de yaklaşık 500 bin ailenin geçim kaynağını, işlenen tarım alanlarının yüzde 3.5’uğunu oluşturan bir sektördür. Bursa’da ülkemizin zeytin yetişen şanslı illerindendir. Ekilebilir alanların yüzde 12’si zeytinliktir. Zeytin yetiştiriciliği rakımı düşük akdeniz iklimine sahip kıyı bölgelerinde yetiştiriciliği yapılan bir üründür. Yetiştiricilik belli koşulları zorunlu kılmaktadır. Bizim bölgemiz kendine has çeşitleriyle ve dünyanın en değerli sofralık siyah zeytini ile zeytin yetiştiriciliğinde ayrı bir yeri olan bölgedir. Zeytin ve zeytinyağı tüketimine de baktığımızda zeytin üreticisi ülkelerde sofralık zeytin tüketiminde kişi başı 1,5 kg ve zeytinyağı tüketiminde 1,4 kg ile son sıralarda yer almaktayız. Oysaki yanı başımızdaki Yunanistan’da zeytinyağı tüketimi 12,8 kg, Lübnan, Fas ve Tunus’ta 3 kg kadardır.

“ZEYTİNLİK ALANININ YÜZDE 10’UNU GEÇEMEZ DENİLMEKTEDİR”

Bugün tarım alanları, meralar, zeytinlik ve su havzaları maden, enerji, otoyol gibi kamu yatırımları bahane edilerek bir saldırı altındadır. Manisa Yırca’da, Muğla Akbelen’de ağaçlarına sarılarak zeytinliklerini savunmuştur köylüler. 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk gerçekleşmiş ve bir ürün için “3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılatırılması Hakkında Yasa” çıkarılmıştır. Söz konusu yasa ile “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması hâlinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının yüzde 10’unu geçemez denilmektedir.

“DEFALARCA YARGI TARAFINDAN DURDURULDU”

Zeytinliklerimizin madencilik, enerji, petrol ve doğalgaz arama, jeotermal tesisler, sanayi, turizm ve imar amaçlı talanına yönelik girişimler, geçmişten günümüze gündemden düşmüyor. Anayasa ve yasalardaki koruyucu hükümlere rağmen, 2002 yılından beri sürekli gündeme gelen mevzuat değişiklikleri, doğayı ve tarımı korumaya duyarlı kesimlerin toplumsal ve hukuk mücadelesi ile defalarca yargı tarafından durduruldu.

“ANADOLU TARIMIN İLK HAYAT BULDUĞU TOPRAKLARDIR”

Bugün Bursa’nın Osmangazi İlçesi Aksungur Mahallesinde 600 yaşındaki Zeytin Ağacının başında Dünya Zeytin Ağacı Gününü kutlamamızın nedeni geçtiğimiz günlerde yapılması planlanan Ovaakça-Konaklı Kesimi otoyolunun tam da buradan geçeceğini yapılan ÇED halkı bilgilendirme toplantısından öğrenmemizdir. Yapılacak yol ile yalnızca bu Zeytin ağacı değil hat boyunca yaklaşık 3000 dekarlık tarım arazisi ve bu tarım arazisi içindeki zeytinliklerin ve diğer meyve bahçelerinin ortadan kaldırılması söz konusudur. Tarımın, tarımsal üretim insanoğlunun hayatını idame ettirmesi açısından çok önemlidir. Anadolu, tarımın ilk hayat bulduğu topraklardır.

“GEÇECEK YOL ÇALIŞMASI DA YİNE MAHKEMELERDEN DÖNECEKTİR”

Bursa ovası geçmişte yapılan yanlış politikalar sonucu sanayiye ve sanayileşmeye açılmıştır. Osmangazi bölgesi coğrafi işaretli Bursa Siyahı İncirinin yetiştirildiği alanların başında gelmektedir. Bahsi geçen tüm ürünler ovada yüksek verim kapasitesine sahiptir. Otoyolun yapılması halinde başka bir sorun da arazileri bölmesi nedeniyle kalan tarım arazilerine erişim, zirai makineler için sınırlı erişim, kısıtlı yaya erişimi gibi sorunlara da neden olacaktır. Zeytincilik kanunu ortadayken, kanuna rağmen yapılmaya çalışılmış birçok girişim mahkemelerden dönmüşken zeytinliklerin bulunduğu tarım arazileri üzerinden geçecek yol çalışması da yine mahkemelerden dönecektir.

“ALTERNATİFLERİN DEĞERLENDİRİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ”

Bu nedenle yol güzergahının ilgili kurum, kuruluşlarca yeniden gözden geçirilmesini alternatiflerin değerlendirilmesini talep ediyoruz. Soruyoruz hangi fabrika, hangi yatırım aracı size ve sizden sonra gelecek kuşaklara yüzyıllar boyunca gelir sağlar? Zeytinlikler bacasız fabrika, zeytin ölmez ağaçtır. Kıymayın, dokunmayın efendiler. Dünya Zeytin Ağacı günü vasıtasıyla Osmangazi Kent Konseyi Çevre Çalışma Grubu olarak konunun takipçisi olacağımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.”

Devamını Oku

Mübadele ve Mübadillerin Kültürel Mirası Paneli Düzenlendi

Mübadele ve Mübadillerin Kültürel Mirası Paneli Düzenlendi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Somut Olmayan Kültürel Miras konusunda UNESCO – Paris merkezince akredite edilmiş olan Bursa UNESCO Derneği ve Osmangazi Belediyesi paydaşlığında, Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği, (BAL-GÖÇ), Lozan Mübadilleri Vakfı, Bursa Lozan Mübadilleri Kültür ve Dayanışma Dernekleri destekleriyle Mübadele ve Mübadillerin Kültürel Mirası Paneli düzenlendi.
Osmangazi Gösteri Merkezi’nde düzenlenen panelde, 30 Ocak 1923’de Lozan Barış Anlaşması gereği Türkiye ve Yunanistan arasında gerçeklesen zorunlu göç sebebiyle yaşanan olumsuzluklar, çekilen zorluklar, geride bırakılan hayatlar, zorunlu göçü oluşturan koşullar ve bu koşulların ekonomik, politik nedenleri, göçmen haklarının korunması, iskan zorunluluğu, göçün sosyo-kültürel etkileri, mübadillerin kültürel mirasları, mutfak, giysi, müzik ve ritüel kültürleri konuşuldu.

Panelde, mübadelenin pek çok yönden incelenmesi ve akademik çalışmalara kaynak olması hedefleniyor. Düzenlenen panele Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Tolga Kornoşor, Bursa UNESCO Derneği Başkanı İlker Özaslan, eski Milli Savunma Bakanı Turan Tayan, CHP Bursa Milletvekili Hasan Öztürk, BAL-GÖÇ Başkanı Emin Balkan, Bursa Büyükşehir Başkan Vekili Baran Güneş, Rumelisad Vakfı başkanı,Balkantürksiad Başkan vekili, çeşitli STK Başkan ve temsilcileri, Lozan Mübadili ailelerin torunları ve yurttaşlar katıldı.
İlker Özaslan Moderatörlüğünde gerçekleşen panelde Prof. Dr. Kemal Arı, Prof. Dr. Özlem Doğuş Varlı, Lozan Mübadilleri Vakfı Genel Sekreteri Esat Halil Ergelen, Araştırmacı Yazar Aycan Yılmaz, Mutfak Araştırmacısı Yazar Ramazan Başan, mübadele ve mübadillerin kültürel mirasını pek çok yönüyle konuştu.

“Genç Türkiye Cumhuriyeti, mübadelenin altından büyük bir başarıyla çıktı”

Bursa UNESCO Derneği Başkanı İlker Özaslan, Panelin açılış konuşmasında “Mübadele, Cumhuriyet’in ilk kurulduğunda devraldığı çok büyük bir yüktü, genç Türkiye Cumhuriyeti, bunun altından büyük bir mağfiretle kalktı, bugüne kadar mübadele konusunda bir çok panel, sempozyum, konferans ve söyleşi yapıldı. Biz UNESCO Derneği olarak panele kültürel miras gözüylede bakmak istiyoruz. Mübadillerin Yunanistan’a giden ve oradan gelen mübadillerin hala sürdürmekte olduğu ve kaybettikleri yaşam, müzik, mutfak, giysi ve adet görenek kültürlerini, panelde aktarmaya çalışacağız” dedi.

“Allah bir daha hiçbir ülkeye zorunlu göç ve mübadil anıları yaşatmasın”

Belediye Başkan Yardımcısı Tolga Kornoşor, “Bu panelin benim için ayrı bir önemi var; ben de Lozan Mübadili bir ailenin torunuyum. Büyük Önder Atatürk’ün Lozan Mübadelesi sayesinde oradaki Türkleri buraya getirmesi, burada ki Rumları da memleketlerine mübadil etmesi, iç barışın sağlanmasında ve Anadolu’nun tekrar Türkleşmesinde önemli bir etken oldu. O günü yaşayanlar, acıları çekenler yalnızca Türkler değil, mübadil olmuş Yunanlılar da üzüntüler yaşadı. Büyük Önder Atatürk’ün Yurtta Sulh Cihanda Sulh, sözünün üzerine dünyada bir başka söz olduğunu düşünmüyorum. Allah bir daha hiçbir ülkeye zorunlu göç mübadil anıları yaşatmasın” diye konuştu.

“Zorunlu göç yüreklerde bitmeyen 100 yıllık bir sızı”

CHP Bursa Milletvekili Hasan Öztürk ise “Bursa’nın mübadillerini, somut olmayan kültürel mirası, yaşananları, yaşananların bize hissettirdiklerini, kazandırdıklarını ve kaybettirdiklerini konuştuğumuz bu anlamlı panel için katkısı olan herkese çok teşekkür ediyorum. Göç, mübadele ve zorunlu göç yüreklerde bitmeyen 100 yıllık bir sızı. Şimdi hepimiz resimlere bakıyoruz. Resimlere baktığımızda yüzlerce yıllık geçmişimizi, sahip olduğumuz kültür ve mirası, iki bohçaya sığdırarak ne şartlarda ve ne acılarla geldiğimizi görüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Tarım ve ticaretin gelişmesinde mübadil göçmenlerinin büyük katkıları olmuştur”

BAL-GÖÇ Başkanı Emin Balkan, “1877 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan bu tarafa hala göç alıyoruz. Sadece Balkanlar ve Selanik çevresinden buraya gelenler değil, Türkiye’den Yunanistan’a giden, ana dili Türkçe olan ve Yunanca hiç bilmeyen Ortodoks Türkler de vardı. O aileler hala bizleri kendilerine yakın görüyorlar. Bunun yanında Rumlarda göç ettiler; ama onlarında gönül bağı var. Anadolu’nun Türkleştirilmesinde, tarım, ziraat ve ticaretin gelişmesinde, mübadil göçmenlerinin çok büyük katkıları olmuştur” diye konuştu.
“Yaşadığımız bu acıları hep beraber nasıl tatlıya çevirebiliriz”

Bursa Büyükşehir Başkan Vekili Baran Güneş, “Bu topraklar acıların birleştiği ve sürgün edildiği topraklar. Türkiye’nin her bir noktasında acılar yaşanmış. Ben bir mübadil damadı olarak bunu çok yakından hissediyorum. Hep beraber yaşadığımız bu acıları nasıl tatlıya çevirebiliriz, geleceğin mirasını daha güzelleştirebiliriz ve yaşanan acıları geleceğe nasıl kültürel farklılık zenginlik olarak oluşturabiliriz; işte bunun mücadelesini vereceğiz” dedi.

Panel 3.5 saat sürdü, panelde lozan Mubadilleri Vakfı Mudanya temsilciliği üyelerinin Girit Dantelleri koleksiyonu,Bursa Lozan Mübadilleri Derneğinin mübadele de gelen Giysiler koleksiyonu sergilendi , verilen arada izleyicilere Girit kurabiyesi ‘’ Trivira ‘’ ikram edildi.

Devamını Oku

“ABD ORTADOĞU’DA SÖZDE DEMOKRASİ, ÖZDE İSE TERÖROKRASİ ANLAYIŞINI İKAME EDİYOR.”

“ABD ORTADOĞU’DA SÖZDE DEMOKRASİ, ÖZDE İSE TERÖROKRASİ ANLAYIŞINI İKAME EDİYOR.”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yeniden Refah Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Bekin’den sert eleştiri! Genel Başkan Yardımcısı Doğan Berkin;

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, Siyonist Başbakan Binyamin Netanyahu ile eski Savunma Bakanı Yoav Gallant tarafında işgal altındaki Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan dolayı tutuklama emri çıkarması gecikmiş bir karar olsa da son derece önem taşıdığını ifade etmek isteriz.

Bu konuyla ilgili 2024 yılının Mayıs ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı talep edilmesinden sonra Siyonist İsrail rejimi ve ABD Bakanı Joe Biden’ın tepkileri çok sert olmuştu. Hem Siyonist İsrail hem de ABD, Siyonist Netanyahu yönetimi tarafından işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan dolayı ortak hareket etmeleri uluslararası toplumun da buna sessiz kalmasının hiçbir izah tarzı bulunmamaktadır.

Nitekim, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin önceki Başsavcısı Fatou Bensouda’nın Siyonist İsrail hakkında 2015 yılında başlatılan soruşturmayı düşürmesi için o dönemde MOSSAD tarafından tehdit edildiği “The Guardian” gazetesinde yer almıştı.

Siyonist İsrail Rejimi, Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi Ön Yargılama Dairesi’nin kararını etkileyebilmek amacıyla hükümet dışı bir örgüt olan Avrupa Hukuk ve Adalet Merkezi’ne başvurarak “UCM’nin İsrail Vatandaşları Hakkında Soruşturma Yetkisi Yoktur” şeklinde hazırlattığı raporu ilgili Ön Yargılama Dairesi’ne sunmuş olmasına rağmen kararda hiçbir değişiklik söz konusu olmamıştır.

Buna dayanak olarak da, işgal altındaki Filistin topraklarında 13 Haziran 2014 sonrası işlenen savaş suçlarına ilişkin olarak Uluslararası başsavcılığı tarafından ön soruşturma 2015 yılı şubat ayında başlatıldı. UCM Ön Yargılama Divanı’ndan 2020 yılı şubat ayında karar talep etti. Ön Yargılama Divanı, 5 Şubat 2021 tarihinde oy çokluğuyla verdiği kararda işgal altındaki Filistin topraklarında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisinin bulunduğuna hükmetti. Bu dönemde görev yapan önceki UCM Başsavcısı Gambiyalı Fatou Bensouda, Filistin’de işlenen savaş suçları hakkında soruşturma açması nedeniyle adeta istenmeyen kişi ilan edilmiş oldu. Yerine geçen UCM Başsavcısı Karim Khan, 7 Ekim 2023 tarihinden sonra Gazze Şeridi’nde yaşanan çatışmalarda işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçların soruşturmasını 2015 yılında başlayan soruşturmanın içinde dahil etmesi ve nihayetinde Siyonist İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın UCM tarafından tutuklanmalarına karar verilmesi son derece önem arz etmektedir.

Siyonist İsrail ve ABD’nin UCM’yi politik baskı altında tutmaya çalışması ve ortaya konulan sözde bilirkişi raporlarına rağmen, Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararının verilmiş olması hiç kuşkusuz hukuk tanımaz Siyonist İsrail açısından yeni bir dönüm noktası olacaktır. Söz konusu tutuklama kararı, Statü’nün 59. Maddesine göre UCM’ye taraf olan devletler bu kararın gereğini yerine getirerek uygulamakla mükelleftirler, Üye devletlerin iç hukukları bu kararın yerine getirilmemesine asla mazeret oluşturmaz.

Sonuç olarak, ırk üstünlüğü fikrinden hareketle işgal altındaki Filistinlileri ötekileştirerek, baskı ve şiddet altında tutarak insan hakları ihlalleri ile Gazze’de ve Lübnan’da savaş suçu işleyen Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararı veren UCM’nin, tüm baskılara rağmen tarafsız bir duruş sergilemesi uluslararası hukukun uygulanmasına kuşkuyla bakıldığı bir dönemde son derece önem arz etmektedir.

Bu arada savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan hareketle işgal altındaki Filistinli mazlum insanların sesi olan ve hukuki süreci başlatan Güney Afrika Cumhuriyeti’ne ve bu davaya müdahil olan başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere tüm üye ülkelere teşekkürü borç biliyoruz.

 

Devamını Oku

Yoksulun Ücretsiz Kreşine de Yasak

Yoksulun Ücretsiz Kreşine de Yasak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bazı basın organlarında yayımlanan belediye kreşlerinin kapatılmasıyla ilgili iddialarla ilgili olarak Eğitim-İş Genel Özlük-Hukuk ve TİS Sekreteri Yeliz TOY; ” Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tüm belediyelere gönderdiği talimatla, belediyelere yeni kreş açılışı yapılmaması, mevcut kreşlerin de kapatılmasını istiyor.

Okul öncesi eğitimin çocukların eğitim başarılarında ve okul uyumunda çok önemli katkısı olduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Bu gerçekten hareketle dünyada birçok ülke okul öncesi eğitim süreçlerini de zorunlu eğitim kapsamına almaya devam ediyor.

Ancak AKP’nin Yeni Türkiye’sinde okul öncesi eğitim dahil olmak üzere eğitime ulaşmak isteyen yurttaşlara iki seçenek sunuluyor: Varsıllara özel okullar, yoksullara ise tarikat ve cemaatlerin pençesinde medrese eğitimi.

Emekçi aileler anaokulu/anasınıfı için devlet okulunda dahi katkı payı ödemek zorundadırlar. Yoksullaştırdıkları halkın, çocuklarının eğitimi için bu parayı ödeyemeyeceğini bilerek okul öncesindeki katkı payı uygulamasını devam ettiriyorlar. Zorunlu eğitim kapsamına alınması ve devlet okullarında ücretsiz sunulması gereken okul öncesi eğitim ücretliyken 4-6 Yaş Kuran Kursları ücretsiz hizmet veriyor. Aileler çocuklarını 4-6 Yaş Kuran Kurslarına göndermek zorunda kalsın diye bu düzen sürdürülüyor. Ya da tarikat ve cemaatler eliyle kaçak işletilen merdivenaltı sıbyan mekteplerine…

Belediyeler kreş açtığında yoksul aileler için Kuran Kursları ve sıbyan mekteplerine alternatif imkan doğurduğu için Milli Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından engellenmek isteniyor.

4-6 Yaş Kuran Kursu Destekleme Programı kapsamında Aile Bakanlığı her çocuk için Diyanet’e 800 TL ödeme yapıyor.

Okuldan alırsan para verirsin, Diyanet’ten alırsan parasını ben öderim diyerek yoksul emekçi aileleri çaresizliğe iten bu baskının tek amacı tarikat ve cemaatlerin okul öncesinden başlayarak tüm eğitim kademelerinde eğitimi kontrol altına almalarını sağlamaktır.

Belediyelere yasaklı, devlet okullarında paralı olan okul öncesi eğitimin Diyanet’te parasız olması hem eğitimi dinselleştirilmekte hem de bu yolla kamu kaynakları Diyanet’e aktarılmaktadır.

Okul öncesi eğitimin zorunlu olmaması da, seçim öncesi kaldırıldığı ilan edilen okul öncesi katkı payının yeniden velilerden alınması da bunun amaçladır.

Oysa okul öncesi eğitim zorunlu ve parasız olmalıdır.

Millî Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın yapmaları gereken merdiven altı sıbyan melteplerini tek tek tespit edip çocuklarımızı tatikatların pençesinden kurtarmaktır.

Okul öncesi eğitim görevi devletin asli görevidir. Belediyelerden önce Milli Eğitim Bakanlığı bu ihtiyacı karşılamakla görevlidir. Bu görevi tarikatlara, cemaatlere ve Diyanet’e devreden MEB bu talimatıyla Belediyelere “tarikatlerin işine karışmayın” diyor.” dedi.

Devamını Oku
green tour cappadocia casinositeleri.co kayseri evden eve nakliyat nakliyat arçelik bayisi