canlı casino siteleri sex shop ofis taşıma parça eşya taşıma evden eve nakliyat nakliyat deneme bonusu bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler
DOLAR

34,3869$% 0.47

EURO

36,8522% -0.6

STERLİN

44,4374£% -0.14

GRAM ALTIN

2.968,04%-0,25

ÇEYREK ALTIN

4.977,00%-0,14

BİTCOİN

2761073฿%5.20847

İmsak Vakti a 06:11
İstanbul KAPALI 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Erdal ORHAN

Erdal ORHAN

10 Kasım 2024 Pazar

TÜRK EĞİTİM SENDİKASI; RESEN ATAMA DEMEK YENİ SORUN ÜRETMEK DEMEKTİR

TÜRK EĞİTİM SENDİKASI; RESEN ATAMA DEMEK YENİ SORUN ÜRETMEK DEMEKTİR
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türk Eğitim-Sen Bursa Şubeleri resen atamaları yargıya taşıyacak. Türk Eğitim Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Ömer Işıkoğlu ve 2 Nolu Şube Başkanı Fatih Gümüş norm fazlası öğretmenlerin yeni mağduriyetler yaşamaması için resen atama kararının gözden geçirilmesini istedi. Ortak açıklamada;

Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü 8 Kasım 2024 Cuma günü 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı Norm Kadro Fazlası Öğretmenlerin İlçe İçi Yer Değiştirme Sonuçları (Taslak) Listesini yayınlamıştır. Bu listeye göre zaten 478 meslektaşımızın görev yeri değişmiştir. Ataması gerçekleşmeyen ya da İlçesi içerisinde herhangi bir kuruma yerleşmeyen öğretmenler için ise resen atamaların 11/11/2024 tarihinde açıklanacağı duyurulmuştur. Bu işlemler Eğitim camiasında büyük bir endişe ve rahatsızlık yaratmıştır. Süreci şeffaflıktan uzak yürüten, bu itibarla kaç meslektaşımızın norm fazlası olduğunu dahi açıklamadan, kimin kaç puan ile hangi kuruma atandığını eğitim kamuoyu ile paylaşmayan İl Milli Eğitim Müdürlüğünü resen atama dayatmasından bir an önce vazgeçmeye davet ediyoruz.

Son yıllarda sürekli öğretmenler üzerinden yeni tabirler üretilmekte bu tabirlerle öğretmenlerimizi rahatsız eden , itibar ve düzenini bozucu çalışmalar yürütülmektedir . Bu tabirlerden bir tanesi de “Norm Fazlası Öğretmenlerdir”. “Norm  fazlası öğretmen”  tamamen eğitimdeki plansızlık ,istikrarsızlık ,güvensizlik ,adaletsizlik ve eşitsizlikleri gözler önüne sermektedir.

Norm kadro fazlası konumundaki öğretmenler, bu durumun oluşmasında kişisel tercihleri ya da performans eksiklikleri sebebiyle değil,  öğrenci sayısının değişmesi , kayıt bölgesinin güncellenmesi, plansız atamaların yanında yönetimsel kararlar, idarenin yanlış planlamalarından ileri gelen sonuçlar ve değişen norm kadro hesaplamaları sebebiyle bu durumda bulunmaktalar. Dolayısıyla, öğretmenlerimizin işlerini, ailelerini ve yaşamlarını etkileyecek şekilde bir başka kuruma resen atanması, mağduriyet ve haksızlık yaratmaktadır.  Bu haksızlığı ve mağduriyeti Türk Eğitim-Sen olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Ayrıca Norm kadro fazlası durumuna öğretmenlerin kendi tercihlerinden kaynaklanmayan sebeplerle, resen yapılan bu atamalar hakkaniyet ve adalet ilkesine de tamamen aykırıdır. Öğretmenlerimizin temel hak ve özgürlüklerine zarar veren,  bu keyfi uygulamaya derhal son verilmelidir.

Öğretmenlerin özlük haklarını iyileştirme çalışmaları yapmak yerine, iş güvencesi ve görev yerlerinde süreklilik esası gözetilmeden, ani ve zorlayıcı şekilde yapılacak bu atamalar, hukuka ve hakkaniyet ilkesine aykırıdır. Bu durum, yalnızca öğretmenleri değil, aynı zamanda öğrencileri, aileleri ve eğitim kalitesini de olumsuz yönde etkileyecektir. Eğitim sürecinde süreklilik ve bağlılık esas olup, bu tür zorlayıcı atamalar eğitimin istikrarına zarar verecektir.

Biz uyarıyoruz!

Resen atamada öğretmen nereye, nasıl ve hangi şartlarla atanacağı belli değildir.

Yapılan  hatalı işlemlerin, plansızlığın sorumlusu olarak öğretmen cezalandırılmamalıdır.

Öğretmenlerimizin stres, kaygı, ekonomik, psikolojik , ailevi sorunlar ve aile birliğini zedeleyici işlemler zaman kaybetmeden  engellenmelidir.

Öğretmenler Günü öncesi öğretmenlerimizi huzursuz etmekten bir an önce vazgeçin.

Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne çağrımız norm fazlası öğretmenlerin resen atamalarını gerçekleştirmeyip, öğretmenlerimizin yaz döneminde isteğe bağlı atamalar kapsamında yeni okullarına gitmeleri sağlanmalıdır. Eğitim emekçilerinin haklarının korunması adına yargı yoluna başvurulacak ve hukuk çerçevesinde bu haksız atamalara karşı mücadele edilecektir. Resen atama yapılması durumunda mağduriyetlerin önüne geçilmesi ve adaletin sağlanması adına, her bir üyemiz için Türk Eğitim-Sen olarak gerekli hukuki süreci başlatacağımızı önemle duyururuz..

 

Devamını Oku

BU DÖNEM YETKİYİ ALACAĞIMIZA İNANIYORUZ..!!

BU DÖNEM YETKİYİ ALACAĞIMIZA İNANIYORUZ..!!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

7 yıllık başkanlığı döneminde sendikal çalışmalar anlamında Bursa’mızda güzel bir sinerji ortaya koyan Türk Sağlık Sen Bursa Şube Başkanı Sabit Karabayır ile okuyucularımızdan gelen merak edilen sorulara yanıtlar da aldığımız kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik.

*** Öncelikle başkanım bizleri ,ekibimizi Türk Sağlık Sen Bursa Şube’de konuk edip ağırlamış olmanızdan dolayı teşekkür etmek istiyorum.Size konuk olacağımızı sosyal medyadan paylaşınca inanın gelen sorulara biz de çok şaşırdık .Çünkü sağlık doğumdan ölüme herkesi ilgilendiren bir mesele. Sorulara geçmeden Sabit Karabayır kimdir? Kısaca sizi tanıyalım isterseniz?

—-Türk Sağlık Sen Bursa Şube’ye bizlere böylesine güzel bir fırsat tanımış olmanızdan dolayı ben de sizlere teşekkür etmek istiyorum.1970 Sivas doğumluyum.1994 yılında devlet memurluğuna başladım.Laboratuvar teknisyeniyim sağlıkçıyım.İlk olarak Sivas’ın Zara ilçesinde 2,5 yıl görev yaptıktan sonra, 1996 yılında Orhangazi Devlet Hastanesi’ne geldim. 22 yıl orada görev yaptım.Bizim eski şube başkanımız , şimdi Genel başkan yardımcısı onun yanında 9 yıl şube başkan yardımcılığı yaptım. 2017’de şube başkanı oldum. O yıldan bugüne 7 yıldır şube başkanıyım.

**** Başkanım bize öncelikle Türk Sağlık Sen ile ilgili hem Bursa hem ülke genelinde bilgiler verirseniz sevinirim? Bu yönde bayağı bir soru gelmiş?

TEVECCÜH BİZDEN YANA DÖNMÜŞ DURUMDA..!!

—- Türk Sağlık Sen’in Bursa genelinde 5200-5300 civarında üyesi bulunmakta. Türkiye genelinde de yaklaşık 130-140.000 civarında üyemiz var. Şu anda biliyorsunuz her dönem her nisan-mayıs dönemi sendikaların harman vaktidir. Harman zamanıdır yetki dönemi. İnşallah bu dönem biz bu yetkiyi alacağımıza inanıyoruz. Hem Bursa’da, hem Türkiye’de aldıktan sonra da hükümetle olan pazarlık masasına oturduğumuzda üyelerimizin, sağlık çalışanlarının, tüm memurların sorunlarını gündeme getirmek istiyoruz. İnşallah buna bu sene ulaşacağız. Üye çalışmalarımız gayet iyi gidiyor, insanların teveccühü artık bizden yana dönmüş durumda. Şöyle bir anekdot aktarayım. 2002 ile 2009 yılları arasında Yetkili Sendika Türk Sağlık Sen’di, Türkiye Kamu Sen’di. O dönemde yapılan toplu sözleşme ve pazarlıklarla son 15 yılda yapılan toplu pazarlıklar arasında inanılmaz fark var. Biz gerçek manada sendikacılık yaparak bazı haklarımızı almışız ama bugün geldiğimiz ortamda çalışanlar istediği hakları maalesef elde edemiyorlar.

UNUTULMUŞ SENDİKACILIĞI TEKRARDAN GÜNDEME GETİRECEĞİZ..!!

Elde edememelerinin sebeplerinden bir tanesi yetkili Sendikanın Sağlık Sen olması. Yani son 15 yılda Toplu sözleşme, toplu görüşmelerde başarısız olması. Ama sıkıntılardan bir tanesi şu, bir yerde başarısızlık varsa orada ceza olması lazım ama insanların üye sayısı sürekli arttığı zamanda bunun adını koyamıyoruz.Diyoruz ki; Bir yerde bir başarısızlık varsa bunun cezası olmalı, bir yerde başarı varsa bunun mükafatı olmalı. Biz bunu yapamıyoruz ama inşallah biz bu sene bunu çözeceğiz. 2025 ağustos ayındaki toplu sözleşmelere biz oturacağız.Gerçek manada son 15 yılda unutulmuş sendikacılığı tekrardan gündeme getireceğiz, tekrardan insanlarımıza hatırlatacağız inşallah.

**** Şimdi de gelelim sorularımıza.Çok yoğun çok çeşitli sorular gelmiş, birçok kişide aynı dertlerden de dertlenmiş ayrıca.Kamu hastanelerinde yaşanılan sıkıntılar, muayenelerin çok kısa sürmesi, randevu alınamama durumları ya da aldıklarında çok geç zamanlara almaları ve sonrasında Doktorlarımıza yapılan fiziki müdahaleler saldırılarla da ilgili yine birçok soru gelmiş.

EN BÜYÜK SIKINTI MUAYENE SÜRELERİ..!!

—- Açıkçası bu durum en büyük sorunlardan bir tanesi bu muayenelerle ilgili sıkıntılar neden en büyük sorunlardan bir tanesi bu çünkü Doktorla hasta arasında bir uyumsuzluk var. Nasıl uyumsuzluk var? Gelen hasta ile çalışan doktor arasında bir dengesizlik bulunmakta. Mesela diyelim ki Şehir Hastanesinde 11 tane kulak burun boğaz doktoru çalışması gerekirken 3 tane kulak burun boğaz uzmanı çalışıyor. Bu durumda ne yapacak hastalar tamamen o 3 kişiye yüklendiği için de otomatikman üçer, beşer dakikalık aralarla muayeneleri yapılmaya çalışılıyor. Bunun yanı sıra tabii sorularda gelmiştir randevu bulmakta da çok zorlanıyor insanlar. En büyük sorun Hekim sıkıntısı hekimlerle ilgili açık olduğu için bu sıkıntı oluyor. 11 hekimin olması gereken yerde sadece 4 Doktor olursa ya da 5 tane poliklinik açarsan ister istemez orada yığılma olacak.Normalde 11 tane Hekim aynı anda çalışmış olsa otomatikman düşecek.Bu arz-talep meselesi. Tedavi süreleri doktorlarımızın bakım süreci de uzayacak. Doktorlar 100 tane hasta baktığı zaman yetiştirebilmek için zamanları mecburen daraltıyorlar. Mesela standart nedir? 40 tane hasta bakabilir.40 tane hasta baktığında o zaman zaten bakım süreleri uzamış olacak daha iyi bir sağlık hizmeti verilmiş olacak ama dediğim gibi bir doktora yüz hasta geldiğinde bu vakitler çok daralıyor bu sıkıntı gerçekten büyük bir sıkıntı.

*** Başta da söyledim, hekimlerimize fiziki müdahale saldırılarla ilgili çok soru gelmiş.Yine bir doktor arkadaşımız yazmış kaba davranışları tölere etmeye çalışıyoruz ,alttan almaya çalışıyoruz.İnanın alttan almasak çok daha fazla sıkıntılar büyüyecek diye eklemiş.

SENDİKA OLARAK,”SAĞLIKTA ŞİDDETE SIFIR TOLERANS”DİYORUZ ..!!

—– En büyük sıkıntılardan bir tanesi sağlıkta bu durum.En önemlilerinden bir tanesi bu. Bizim sendikamızın bir görüşü var. Biz diyoruz ki;”Sağlıkta şiddete sıfır tolerans”. Biz bunu getiremediğimiz müddetçe bu sorunu çözemeyeceğiz. Çünkü hasta hastaneye geldiği zaman en ufak müdahalede en ufak olayda başına en azından bir iş geleceğini bilmesi lazım.Bugün doktorlara saldırıyorlar hakim veya savcı tarafından tutuksuz yargılandıkları için İnsanlarda artık bu işten bıktılar. Doktorlarda bu işin sonucuna varamadıkları için mahkemeler uzun sürdüğü için de mecburen alttan almak zorunda kalıyorlar.Ama nereye kadar alttan alacağız. Asıl olay şu;Sorun eğitim de mi? Bu sadece eğitim sorunu da değil ayrıca. Aynı insanı götürün bir bankaya kuyruğa girer düğmeye basar sırasını bekler.

SAĞLIKTA HERKES KENDİ SORUNUNUN EN ÖNEMLİ SORUN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR..!!

Herhangi bir sıkıntı yaşanmaz. Ama sağlıkta bunu bekletemiyorsun ama sağlıkta sorun şu; Herkes kendi sorunun en önemli sorun olduğunu düşünüyor. Bugün kalp krizi geçiren ile elini azıcık kesen arasında bir fark olması lazım.Kalp krizi olan kişiye acil müdahale yapılması ve hayata döndürülmesi gerekiyor ama diğer taraftan örneğin 3 gün önce hasta olmuş, 5 gün hasta olmuş evde yatmış sonra hadi ben bugün gideyim acile diyen birisi ile diğeri arasında mutlaka farkın olması lazım. Onun biraz daha beklemesi lazım, diğerinin daha hızlı ilerlemesi lazım. İşte ama bunu insanlara anlatmakta zorlanıyoruz. Çünkü hastaneye girdiğin andan itibaren herkes en büyük sorunun kendi sorunu olduğunu zannediyor ,inanıyor. Ama doktor açısından ve sağlık çalışanları açısından o durum öyle değil, biz onun planlamasını o şekilde yapıyoruz, bir öncelik sırasına koyuyoruz.Bu böyle ilerliyor mesela bir örnek vereyim Orhangazi’de çalışırken saat gece üç buçukta kapı çaldı nöbette açtım. Çok güzel giyimli bir adam gelmiş.

ACİLDE 1 DAKİKA,2 DAKİKA ÇOK DEĞERLİ..!!

Hayırdır Amca dedim ben de uzun yoldan geliyor ,yada transit geçiyordur zannettim ama “ya oğlum Geçen hafta parmağıma bir şey batmıştı ,aklıma geldi uyuyamadım kalkayım geleyim bir göstereyim dedim” dedi. Bu amcamız da acil hizmetinden yararlanıyor öbür tarafta çok acil olan vakalarda acil hizmetinden yararlanıyor. Şu andaki verileri bilmiyorum ama eskiden mesela Çapa’ya bir yıl içerisinde 160-170.000 civarı acil hasta gelmişken ,asıl acillik vaka sayısı sadece 4000’de kaldığını biliyorum.Bunların mutlaka tolere edilmesi lazım bu işi ancak eğitimle çözebiliriz. Acilin gerçek manada acil olması lazım ki insanların hayata dönüş oranlarını arttıralım. Çünkü orada 30 saniye, 1 dakika ,2 dakika beklettiğim hastayı bir başkasının ufak bir gribinden dolayı o hasta ölürse onun sıkıntısı çok fazla olur. Bunu mutlaka insanların anlaması lazım.

AİLE HEKİMLİĞİ SİSTEMİ REVİZE EDİLMELİ..!!

Yine diğer en büyük sıkıntılardan bir tanesi en başta da söyledim Randevu alamama durumu. Bizim aslında aile hekimliği sistemimiz var.Biz aile hekimi sistemini tam oturtabilirsek bu işi 3 aşağı 5 yukarı çözebiliriz. İnsanlar normalde ufak tefek hastalıklarda kırıklıklarda mahallelerde bulunan aile hekimlerine gitseler aile hekimleri üzerinden yürüseler 2.basamak ve 3.basamak hastanelere gerçek hastalar gelmiş olsa sistem aslında çok daha iyi ilerleyecek. Ama işte dediğim gibi aile hekimine gitmeden direkt hastanelere gidiyor hastanelerde büyük bir yığılma oluyor. Grip gibi İşte basit ishal gibi durumlarda bile insanlar orada kalabalığa neden olmuş oluyor. Randevularda sıkışıklığa neden oluyor o insanları hastaneden uzaklaştırıp sağlık ocağına yönlendirdiğimizde aslında onların iş yükü de azalmış olacak. O zaman ne olur? İnsanlar istediğinde çok daha rahat bir şekilde randevu bulabilirler ama en ufak bir şeye randevu almak için uğraştığın zaman olmuyor. Şu an göğüs hastalıkları ve Kbb’nin en büyük hasta bekleyenler üst solunum enfeksiyonları ,gribal enfeksiyonlar. Bunlarda normalde aile hekimlerinde tedavi edilebilir.İnsanlar orayı küçük görüyor ama aile hekimlerinde bu sistemi oturtturmuş olabilsek sistem çok daha rahat yürüyecek aslında.

AİLE HEKİMLERİNE SEVK HAKKI DA VERİLİRSE HASTANELER İYİCE RAHATLAR..!!

Aile hekimliği sistemini tam oturtup gerekirse aile hekimliğine sevk hakkı da verilmesi durumunda o zaman ister istemez herkes hastaneye gitmez. Niye gitmez ? Sağlık Ocağı sevk etmeyecek. Nasıl olsa Sağlık Ocağı şu şu ilaçları verince ben senin tedavini yaptım deyince sevk sistemi geldiği anda ne olacak Devlet hastanelerinde ve diğer hastanelerdeki ikinci ve üçüncü basamak hastanelerde hasta sayısı düşecek ve verim artacak. Şimdi sen aile hekiminde bu sevk sistemi konulmadığı için de tabii İşte Hastalar en ufak sorunlarından şikayetlerinde hastanelere yüklenince bu sorunlar kaçınılmaz oluyor.Aile hekimleri de biliyorsunuz grevdeler mali anlamda onlar da sıkıntı yaşıyorlar kendi haklarının azaldığı durumlarının kötüleşmesi ile ilgili tabii ayrıca o arkadaşlarımızın da sıkıntılarının mutlaka giderilmesi lazım. Bu sistemin tam anlamıyla oturtulabilmesi için.

*** Yine doktorlarımızın yurtdışını tercih etmeleri ile de ilgili birçok soru gelmiş?

DÖNER SERMAYE TOPARLAYICI OLDU..!!

—- Belli bir oranda kaçış oldu, şimdi yurt dışında sistem biraz daha farklı işlediği için kaçış oldu ama şu anda geçen bu döner sermaye ile ilgili doktorların durumlarında bazı değişiklikler oldu.Çünkü mali açıdan çok kötü durumdalardı döner sermaye toparlayıcı oldu ve doktorlar ülkemizde kalmaya başladılar. Sonuçta hepimiz ailelerimizin geçimini sağlamak için çalışıyoruz. Bir de tabii değer görmek istiyoruz insan Avrupa’ya yada diğer ülkelere gittiğinde hem para kazanıyor hem de değer görüyor insanlar. Burada yine hem para kazanamıyorlar ,hem değer görmüyorlar ve de üstüne de dayak yiyenler de oluyor. Şimdi bu durumda ne olacak. Hepimiz insanız İnsanlarda o tarafa doğru bir yönelme oldu. Şimdi en azından değer görme şu bu biraz daha sıkıntılı olsa da en azından mali açıdan bazı problemler düzeldiği için gene de ülkesini tercih ediyorlar. Direnen gitmeyen çok insan var, çok doktorumuz var. Gittikten sonra kaybettikten sonra geri döndürmek de çok zor o yüzden insanlarımızı kaçırmamamız lazım.Özellikle Tıp alanındaki insanlarımızı kaçırmamamız lazım insanları kaçırmadığımız sürece bu ülkeye hizmet ettikleri sürece de bu insanların gönlünü hoş tutmak lazım. Hem ekonomik olarak, hem çalışma ortamı olarak ,hem de biraz önce bahsettiğimiz aile hekimlerindeki o sevk zinciri gelişmiş olsa hastanelerdeki o 100 tane hastaya bakmaktansa 40-50 tane hastaya dönecek ve otomatikman sistem de düzelmiş olacak.

*** Başkanım birçok konuya değindik,, birçok soruya cevap almaya çalıştık ama yavaş yavaş da sonuna geldik röportajımızın.Son olarak neler eklemek istersiniz?

PANDEMİDE SAĞLIK ÇALIŞANLARININ DEĞERİ ANLAŞILDI..!!

—– Sağlık çalışanlarının gerçekten özellikle son pandemide değeri iyice anlaşıldı.Biz pandemi öncesinden itibaren sendika olarak bangır bangır bağırdık haklarımız geri gidiyor diye. Sağlık çalışanları önemlidir her şeyin başı sağlık diyerek başladığımız ortamda sağlığı sağlayan insanlara değer verilmediğini görüyorduk. Biz bunu anlatmaya çalışırken sağlıkçıları tam hatırlatan pandemi oldu. Pandemi de sağlığın ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşıldı. Pandemiler anlaşılıyor ki belli dönemlerde muhakkak olacaktır, bu sürece daha güçlü bir şekilde girebilmemiz için sağlık çalışanların maddi ,manevi güçlendirilmesi gerekiyor. Birçok arkadaşımız mesela biz sağlıkçı grubu olarak çocuğumuzun doktor, hemşire ya da sağlık sektöründe çalışmasını istemiyoruz. Birçok arkadaşımız da bu var.Bu neden var? Çünkü işin içinde kendimiz varız, görüyoruz sıkıntının ne olduğunu biliyoruz.İnsanların kendi çocuğuna bile bunu tavsiye etmediği ortamda diğer insanlara bunu nasıl tavsiye edeceğiz.İşte bunun karşılığında da maddi olarak bunu severek yapacağız ve maddi olarak da bunun karşılığını almamız gerekiyor.

YETKİYİ ALDIĞIMIZDA HER ŞEY FARKLI OLACAK..!!

Doktorun da alması gerekiyor, hemşirelerin de alması gerekiyor, diğer sağlık çalışanlarının da alması gerekiyor.Temizlik şirketinde çalışan hastanelerin temizliğini yapan oradaki arkadaşların çalışmaları o kadar önemli ki biz en güzel şekilde sağlık hizmetini vermiş olsak da onlar etrafı çevreyi güzel temizleyememeleri durumunda bizim vermiş olduğumuz sağlık çalışanlarının vermiş olduğu bütün hizmetler çöpe gitmiş oluyor.O manada bizler az önce de söylemiş olduğum gibi yıllar içerisinde diğer mesleklere karşı geri kalmış olan sağlık çalışanlarının maaşlarının tekrardan 90’lı yıllar 2000’li yıllardaki seviyelere gelmesini bekliyoruz.Bunun böyle olması gerektiğine inanıyoruz ve İnşallah biz Nisan-Mayıs döneminde harman zamanında üyelerimizi arttırarak yetkiye almamız durumunda bunun yine aynı şekilde olması için mücadele edeceğiz. Tüm hakların kazanılması yönünde pazarlıklarımızı hükümetle yapacağız. Son olarak ben buradan başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere tüm Bursa’daki, tüm yurt genelindeki insanlarımıza Bursa’dan Türk Sağlık Sen Bursa Şubesinden sevgilerimi, selamlarımı gönderiyorum, esenlikler diliyorum.Diyerek sözlerini tamamladı.

Devamını Oku

FİKRET ASLAN İLE SİYASET ÜZERİNE.!!

FİKRET ASLAN İLE SİYASET ÜZERİNE.!!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bursa’da uzun yıllardır STK çalışmaları ile her zaman gündemde olan Bursa’mızın değerli iş insanlarından ve de yeni kurulmuş olan A Parti-Anahtar Parti Bursa Koordinatörü Sayın Fikret Aslan ile başta A Parti’nin kurulma süreci, gündeme dair sorular ve okuyucularımızdan gelen sorulara cevaplar bulduğumuz detaylı bir röportaj gerçekleştirdik.

**** Fikret Başkanım. Öncelikle bizleri ,ekibimizi tekrardan iş yerinizde konuk edip ağırlamış olmanızdan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Gündem yoğun okuyucularımızdan gelen sorular çok fazla. A Parti-Anahtar Parti’nin kuruluş süreci ve bugünlere gelişiyle ilgili bilgiler almak isteriz.

32 YILLIK BİR EMEĞİN PARTİSİ “A PARTİ”..!!

—- Tabii öncelikle bizlere böylesine güzel bir fırsat tanımış olmanızdan dolayı teşekkür etmek istiyorum. A Parti memleketimizin A planı olsun inşallah diyerek başlayalım.A Parti Bugünden yarına kurulmuş olan bir parti değil ,32 yıllık bir emeğin, bir helal sermayenin, bir alın terinin bugün siyasal bir organizasyona dönmesidir. Rahmetli Muhsin Başkanın ölümüyle sağladığı birliktelik sermayesini ilkeli duruşu ,ahlaklı duruşu bugüne yansımasını Yavuz Başkan tarafından sahiplenildiğini, daha doğrusu doğal olarak oraya doğru götürdü.Bu birliktelik bu sermaye Yavuz başkanda birikti, Yavuz Başkan’da bu sermayeyi hak etti .Türkiye’de siyasetin ilkeli, ahlaklı duruşunu son günlerde sıkışmış demokrasilerde mümkün değil herkesin savrulduğu milletimizin savrulduğu bir yerde bu sermayeyi hak ederek götürebilecek ilkeli ,şahsiyetli, kendine yalan söylemeyen, kalbi ile dili arasındaki mesafesi kısa olan, koltuğun esiri olmayan, paranın eseri olmayan, nefsinin eseri olmayan Türk milletinin nadir çıkarttığı siyasetçilerden bir tanesidir Yavuz Bey. Bana göre de önemli bir siyasi aktör olacağına inanıyorum kesinlikle. Çünkü Türk milletinin hissiyatıyla konuşabilecek ,Türk milletinin aklıyla hareket edebilecek bir lider. Kuruluş iradesini çıkartırsak, 400 yıllık tarihimizde çıkmamıştır,çok zorlamışızdır. Özellikle son Türkiye’nin çok partili demokrasiye geçişinden bu yana bana göre milletin adına çıkacak önemli liderlerden bir tanesidir. Belki milletimiz bugün bu hissiyatı çok fark etmemiş olabilir ama gelecekte bunu hissedecektir. Türk milleti yeni bir liderine kavuşuyor.

MİLLETİMİZİN A PLANI OLSUN İSTEDİK..!!

Niye A Parti niye Anahtar Parti diye soracaksınızdır. Ben hemen cevap vereyim. Genel başkanımız bunu açıkladı ama ben de şöyle söyleyeyim. A Parti milletimizin ismini koyabileceği milletimizin A planı olsun dedik, Milletimizin Anadolu topraklarına girdiği Alparslan’ın A’sı, Anadolu’nun A’sı olsun dedi, kuruluş irademiz ve en önemli etken olan bugünlere milletin gelmesinin temel taşı olan Atatürk’ün A’sı olsun dedi, aklın A’sı olsun ,adaletin A’sı olsun Allah yolunun A’sı olsun diye, milletimizin adını koyabileceği milletimizin A planı olsun diye koydu. Çözüm; milletimizin sıkışmış her derdine anahtar olsun diye sembolünü anahtar koyduk. Sıkışan demokrasiye ,hukukun üstünlüğüne, istihdama, milletimizin geleceğini teminat altına almak adına yürüyecek bir kadronun A’sı olsun, Türk milletinin 300 yıllık sıkışmış coğrafyadaki çözümlerine kavuşturacak bir anahtar olsun dedik ve onun için de sembolünü anahtar koyduk.

**** Peki Bursa’daki çalışmalar A Parti Anahtar Parti ile ilgili ne durumda neler yapılıyor Bursa’da teveccüh ne yönde başkanım?

BU DURUMDA 253 ARAÇ VE 8 OTOBÜSLE ANKARA’YA GİTTİK..!!

—– Şimdi Bursa’da Anahtar Parti’nin tüzel hiçbir şeyi yok. Yani sadece milletimizin hissiyatıyla oluşmuş durumda. Ben 253 araç kayıt altına aldım, İçlerinde kimlerin olduğuna varıncaya kadar 253 araç 8 otobüsle birlikte Ankara’ya gidildi.Ortada bir Teşkilatı yok, ortada bir ili yok, ortada bir ilçesi yok.Sadece bizim Koordinatör olarak ismimizin açıklanması, dar olan kendi sosyal medyamızda paylaştığımız ve de telefonlarla yapılan bir organizasyonla Ankara’ya hiçbir yapısı olmayan bir organizasyonla 1150 kişi götürdüm. Bu böyle bizim arayarak bulabileceğimiz bir şey değil. Milletimizin gecenin ikisinde buradan hareket etmelerini sağladık. 253 aracı götürdük bu kolay bir şey değil. Bugün organize olmuş hareketlerin de yapabileceği bir şey değil bu. Milletin böyle bir suyu kaynatırsınız ya fokur fokur kaynar milletimiz de böyle bir kaynama var ben insanlarda bunu bir şekilde görüyorum. Bunu görmeyen, baskılamaya çalışan arkadaşlar olacaktır, Çünkü onların işlerine gelmiyor. Milletimiz hakikaten bir çözüm arıyor anahtar arıyor çıkış arıyor. Diğer kurumsal meseleleri, uluslararası meseleleri geçiyorum ama bu iş mutfağa yansıdı. Bu sıkışıklığı aşacak milletimiz bir lider bekliyor. Nasıl Tayyip Bey 2002’de milleti inandırdı bu kadar yıllardır 23 sene oldu böyle bir durum gerçekten Tayyip beyde istisnadır böyle bir Demokraside uzun yıllar ayakta kalmak hala daha milletin alternatif olarak köşesinde beklemesi çok kolay bir şey değil bu konuda da gerçekten Tayyip Beyi Tebrik ediyoruz.En basiti ile söylüyorum Türk milleti adına sorumluluk alabilecek arkadaşların artık sahne alması gerektiğini düşünüyorum.

BURSA’DA YAPILANMA HIZLI BİR ŞEKİLDE OLACAK..!!

Bursa’da şu an elimizde 1500’e yakın bir envanter var. Bu envanterimiz nitelik açısından çok donanımlı, vizyoner. Bursa’nın sorunlarını çözebilecek yapılanmaya kalkındığında tüm ilçelerde yapılanmayı kısa bir sürede bitirecek bir kadro var. Kadro şekillenmesi var. Genel başkanımız ayın 16’sında Bursa’ya gelecek.Burada stk’larımızda bir kahvaltımız olacak akşama dar boyutlu iş adamlarımızla yemeğimiz olacak. O süreçten sonra Genel başkan öyle tahmin ediyorum il başkanını atayacak. İl Başkanı atandıktan sonra Bursa’daki yapılanma hızlı bir şekilde gerçekleşecek diye düşünüyorum.

GENEL BAŞKANIMIZIN TAKDİRİNDEDİR..!!

Bu işi uzatmamızın hatta bu STK organizasyonu iş adamları yemeğinin de sebebi bu daha iyiye daha kucaklayıcı Bursa’yı daha iyi organize edebilecek insanımıza dokunabilecek bu hissiyatı insanımıza verebilecek kadrosunu heyecanlandırabilecek, kadrosunu sokak sokak, ev ev işleyebilecek diyor ya şair “Sökün sahte su borularını.Ev ev merhamet şebekelerini döşeyin” diye. Şimdi bu milletimizin merhamet şebekelerinin ne olacağını idrak edecek onları da ev ev, sokak sokak, birey birey dokuyacak bir il başkanımıza ihtiyaç var. Bu hissiyatla titrek seslerin gücü olabilecek ,heyecanlı seslerin gücü olabilecek bir arkadaşımızı bulursak canı gönülden arkasından yol olup yola gideceğiz. Bulamadığımız anda da üzerimize düşen sorumluluk neyse genel başkanımızın emri doğrultusunda hareket edeceğiz. Çünkü kuruluş genel başkanın iradesidir, genel başkanın takdirindedir, İradesindedir genel başkanın alanındadır.Orayı zorlamayacağız,meşgul etmeyeceğiz. Genel başkanın takdirine bırakacağız.

ÇOCUKLARININ HAYALLERİNE SAHİP ÇIKACAKLARI BEKLİYORUZ..!!

Bu memlekette kendi hayallerine demiyorum ama çocuğunun hayallerine sahip çıkacak, bu memleket için bir gelecek düşünen insanlar varsa bu devlete bu millete sahip çıkamazsa sahip çıkacak bir devlet bir millet bulamayacağız.Bu işin şakası yok 3000 yıllık devlet geleneğine, 5.000 yıllık millet hassasiyeti ve özelliklerine sahip olan bir milletin evlatları olarak eğer sahip çıkamazsak sahip çıkacak bir devlet bulamayacağız.Bu kadar durum net. Onun için milletimizin geleceği için çocuklarımızın geleceği için bu harekete sahip çıkmamız lazım.Bu süreçte milletimizi bu sıkıntılardan kurtaracak, etrafımızın yangına dönmüş Coğrafyadan çıkaracak bir bismillah ancak Helalin üzerine çekilmiş bir bismillahtır.Ancak alın terinin üzerine çekilmiş bir bismillahtır .Anadolu sermayesi üzerine çekilmiş bir bismillahtır. Hukukun üzerine çekilmiş bir bismillahtır. İstihdama çekilmiş bir bismillahtır.Devletin sosyal devlet olma hassasiyeti üzerine çekilecek bir bismillahtır.Bu iş bu kadar ciddidir. Onun için tüm milletimiz gelecekte İsrail’in Filistin’e yaptığı zulmü görmemek için, Irak’ın başına gelen, Libya’nın başına gelen, Suriye’nin başına gelen bizim başımıza gelmesini istemiyorsan milletimiz bu kadroya sahip çıkması lazım. 161’inci partinin 161 üyesi ile kurulan bir parti olarak Türk milletinin hissiyatlarına cevap verebilecek onların hissiyatıyla davranabilecek tek partiyiz. Milleti heyecanlandıracak ikinci bir parti söz konusu değil, Senin kalbine doğru milletin hissiyatına doğru yürüyecek ikinci bir parti olsaydı da biz çocuklarımızla ayrı kalmasaydık. Gecemizi gündüzümüze katacağız, Sokak sokak Mahalle mahalle ilçe ilçe tarayacağız. Ya ne derdim var benim bu yaştan sonra bunlarla uğraşacak ama halkımız milletimiz için bunları yapmamız lazım. Onun için de Anahtar Parti’nin bu sorunları çözebilecek anahtarının elinde olduğunu söylüyoruz . 161. Parti biziz şimdi Tansu Çiller Hanım’ın bir partiyi 162. partiyi kurmuş diye duyduk.Bunu duydunuz mu? Bana 162 değil 10 tane parti söyleyin deseniz,değil 162 10 tanesini söyleyemem. Bize de aynı şeyi söylüyorlar. Yahu önüne gelen parti kuruyor diye milleti heyecanlandırabiliyor musunuz? Milletin gönlünde Parti kurabiliyor musunuz ?Hiçbir yapınız yokken 24.000 kişiyi Ankara’ya toplayabiliyor musunuz. Ve daha bir şey daha söyleyeyim.Gazeteci arkadaşlarımızı da götürdük Ankara’ya.

GÖRÜNEN O Kİ;BU MAYA TUTTU DEMEKTİR..!!

Bir tanesi arkada diyor ki vallahi önünde printer yoktu, diğeri de diyor ki elinde diyor Kağıt da yoktu diyor. 3,5 saat Parti programı sunan bir lider ve hiçbir Parti programını sunarken hiçbir sapma olmadan akıcı konuşabilen varsa ikinci bir adam varsa ikinci bir lider ki bizim için yeni değil gazeteci arkadaşlarımız için yeni ben 4 saatte dinlemiştim varsa peşinden gidelim. Varsa nefsinin, paranın esiri olmayan bir lider peşinden gidelim. Yavuz Bey bu hassasiyetlerin hepsini kendi bünyesinde bulundurmuş ve milletin kalbinde o sıcaklığı o iletişimi kurmuş bir kaynamanın temsilcisi olacak hiç kimsenin beklemediği bir şekilde bir patlama ile ben sahada hissediyorum kimin nasıl baktığını ne göze baktığını bu benim İlk partim değil ikinci partim. Yavuz Bey ile İyi Parti sürecinde bulunmadım orada bile bu hissiyatı göremedim bu kalabalığı orada bile görmedim. Ve İşin garibi geçende bir pasta kesiyoruz arkadaşlar pasta getirmiş bizim koordinatörlük istişare kurulu diye bir kurulumuz var. Dedim ki Arkadaşlar-biz alıştık ya kendimizi genç zannediyoruz- en yaşlınıza bir pasta İkram edelim dedik. Kimse kalkmıyor sonra ne oluyor diye bir baktım. Herkes gülmeye başladı en yaşlı ben çıktım. İstişare kurulunda en yaşlı ben çıktım.Şunu rahat söyleyeyim ağırlığı 25 ile 45 arasında olan bir kuşak. Kendi sorunlarını çözmüş memleketin sorunlarını çözmek için inanmış bir kadro insanları hiçbir Paye vermiyorsunuz hiçbir koltuk vermeden onları bir arada tutup o enerjiyi oradan çıkan o sermayesel gücü bunu yollara yayıyorsunuz bu çok kolay bir şey değil.Hiçbir şey beklemeden İnsanlar bir şeyler verebiliyorsa bu hissiyatta davranabiliyorsa bu iş tuttu demektir.Bu Maya tuttu demektir, bizim şüphemiz yok.

****Birkaç haftadır Gündemde olan Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamaları, sonrasındaki gelişmeler ve tabi belediyelere kayyum atamaları ile de ilgili yine birçok soru gelmiş. Bu anlamda düşünceleriniz neler acaba?

TAMAMEN BİR AKIL TUTULMASI..!!

—- Bu durum sıkıntılı bir mevzu bizim açımızdan Türk milletinin hissiyatının Türk milletinin aklının yönetime yansıyamadığı şekil tam burasıdır. Devlet Bey’in açıklamasından bir gün sonra bizim canımız, ciğerimiz dediğimiz savunma merkezimizin anasını teşkil ediyor dediğimiz bir yere saldırı oluyor. Önceden organizeli mi bilemiyorum. Ama bu açıklamanın arkasından böyle bir şeyin gelmesi tesadüf olamaz. Pekala bizim milletimizin aklı bu açıklamadan sonra böyle bir hamleninin gelmesi neye tekamül eder. Biz bunun cevabını eğer Vatikan’dan veremiyorsak ,İngiltere kraliyet ailesi yakınından, Beyaz sarayın etrafından veremiyorsak, İsrail’in göbeğinden veremiyorsak, Bizim milletimizin aklı bu değildir.Bunun cevabını biz 25 yıldır tutsak tuttuğumuz, konuşma iradesi olmayan ,özgürlüğünü dahi elinden aldığımız bir insanda arıyorsak bu bizim milletimizin aklı olamaz.Milletimizin aklıyla kimse dalga geçmesin. Onun için biz bunun bir akıl tutulması olduğunu kimden gelirse gelsin milletimiz adına söylenmiş bir söz olduğunu kesinlikle kabul etmiyoruz.

ÖNCEDEN ADAY OLMALARI ENGELLENMELİYDİ..!!

İkincisi Kayyum;Ben baskıcı bir demokrasiden, oydaşmacı bir demokrasiden ,güdümlü bir demokrasinin memleketimize milletimize zarar vereceğini düşünüyorum. Ama bir sistemin de inşa edilmesi gerekiyor. Bu sistemin kendi kuralları malzemesi içerisinde hareket edebilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şimdi siz memleketi sistemin esası, esasın usulü, usulün istisnası üzerinden yönetmeye kalkarsanız istisnai durumla sistem birbirine tezatlık oluşturur ve toplum vicdanına,ahlakına uymayan, bir şeyi hukuka uydurmaya kalktığınız zaman hukukun üstünlüğünü kaybedersiniz. Hukukun üstünlüğünü kaybettiğiniz anda hukuku terörize ettiğiniz andan itibaren de sistemi bitirmiş olursunuz. Şimdi anayasa kanun hükmündeki kararname ile deliniyorsa yok ediliyorsa, anayasaya uyulmuyorsa.Anayasa Mahkemesi anayasa ile ters olan bir kararnameyi onaylıyorsa, kanun hükmündeki kararnameyi onaylıyorsa, Sistem esaslar üzerinden yönetilmiyordur, istisnalar üzerine her ne olursa olsun memleketin her ne ihtiyacı olursa olsun istisnalar üzerinden yönetiliyor demektir.Tam bu da bu merkezde siz bu kadar güçlü kanun koyma hükmünüz varken bir terörize edilmiş birinin nasıl oluyor da aday olabiliyor. İçeride yatan biri af yasasıyla çıkıyorsa,bu adam sağlık problemlerinden dolayı tahliye ediliyor hala dönüp Bu millet adına seçilebiliyorsa bu böyle olmaz. Bu siyasal Partiler kanunu’ndaki yasal değişiklikleri seçim sistemindeki yasal değişiklikleri hızlıca yapıp değişikliğe gidip milletimizi galeyana getirecek hamlelerden uzak durmak lazım yani öngörülebilir bir Türkiye olması lazım. Bunlar toplumu gerici hareketler.Siz bu durumu bilmenize rağmen bunlar aday olurken önleminizi almıyorsanız yönetim mahareti sıfırlanmış demektir. Onun için toplumu germeye toplumu ötekileştirmeye kimsenin hakkı yok. Bu kişilerin en başta zaten aday olmaları yanlıştı ve bu zamanında engellenmeliydi.


**** Röportajımız yine bayağı uzadı Başkanım son olarak bizim sormayı unuttuğunuz, eklemek istediklerinizi alarak bitirelim isterseniz?

YAVUZ BAŞKAN’DA HERKES BİR ŞEY BULACAK..!!

—- Biz milletimize şunu söylüyoruz; Ezanla, bayrakla, dinle, devletle derdi olmayan ahlak ve Vicdan muhasebesi yapabilen toplumsal savrulmaya düşmemiş herkesi bu çatı altına davet ediyoruz. Birbirini ötekileştirmeyen, birbirinin kıymetini bilen, siyasal marjinalliğe düşmeden alevisi, Türkü,Kürdü, Sünnisi ne olursa olsun Devletin malının yetim malı olduğu anlayışını savunan,devletin malına gözü düşmeyen o ahlaki çerçevede savrulmaya düşmeyen her arkadaşımızla bu çatı altında yol yürüyebiliriz.Yavuz Başkan’da herkes bir şey bulacak, toplumumuzun her bir şey kesimi bir şeyler bulacak. Çünkü biz bir doktora gittiğimizde O doktorun Alevi mi, Kürt mü, sünni mi, Hristiyan mı ,gayrimüslim mi olmasına bakmıyoruz.Sadece işini ne kadar iyi yaptığına bakıyoruz.Bizim kadrolarımız kim en iyi İşini yapıyorsa onlardır.Onun ötesini konuşmayacağız ama milletimizle, Devletimizle derdi olmayacak, hissiyatımız bu.Bu anlamda herkes bizimle beraber biz de onlarla beraber olacağız .Son olarak herkese 86 milyona Bursa’dan selamlarımızı gönderiyorum.Diyerek sözlerini tamamladı.

Devamını Oku

Buradan Alınan Kira Gelirlerinin Filistin’e Bomba Olarak Yağdığını Düşünüyorum!

Buradan Alınan Kira Gelirlerinin Filistin’e Bomba Olarak Yağdığını Düşünüyorum!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

1802’deki Büyük Bursa yangınından sonra Yahudi Mahallesi’ndeki evler, dükkânlar ve sinagoglar ciddi zarar görmüştü. Birçok Yahudi, mıntıkalarını terk ederek Bursa’nın çeşitli bölgelerine dağılmışlar, yazdıkları arzuhalle mahallelerini özellikle de havralarını yeniden imar edebilmek için izin istemişlerdi. O dönem gayrimüslimlerin ibadethanelerini herhangi bir sebepten imar edebilmesi yalnızca padişahın fermanına bağlıydı. Hatta sırf bu yüzden 1794’ün Ramazan ayının son günlerinde bine yakın kadın “Padişahtan izinsiz kiliselerini büyüttüler’’ dedikodusuna aldanıp Bursa’ya hiç yağmur yağmamasının sebebinin bu olduğunu ileri sürerek bugün üstünde Setbaşı İlkokulu olan Ermeni Kilisesi’ni yakmışlardı. 1892 yılına gelindiğinde 76.000 kişilik Bursa nüfusunun 2548 kişisi Yahudi’ydi ve  mahallelerinde üç adet sinagog bulunuyordu. Bu sinagoglar tarihsel süreç içinde doğal afetler yüzünden ya da  eskimeleri nedeniyle birçok kez yeniden yapılmış ya da tamir görmüştü. Günümüzde Mayor Sinagogu sembolik olarak dursa da Geruş Sinagogu kullanılmaktadır. Bursa’da da Yahudiler 50’lerden itibaren yavaş yavaş ayrıldılar Kuruçeşme’den. Kalanlar da Bursa’nın farklı noktalarına dağıldılar zamanla. Gidenler, taşınmazlarını ya kendileri satmayı tercih etti ya da Türk Musevi Vakfı’na devretti. Sokaklar, evler, içindekiler değişiyor; kubbeler, minareler, kuleler değişiyor; hem de zamanın korkunç çarklarında öğütülerek dönüşüyor. Kuruçeşme’nin şimdiki sakinleri, eski sakinlerine dair bir şey hatırlamıyor. Boşaltılan mülkler zamanla düzenlenen evraklarla “Musevi Cemiyetine” geçti. Bu mülk devrinde en büyük dilim ise Piri Mehmet Paşa ve Cezri Kasım Paşa Vakfı’na ait içinde bir hamamında bulunduğu 70 civarındaki dükkan oluşturdu.

Bursa‘da zamanında her gün 40 hatim indirilen tekke, iddialara göre; Bursa Türk Musevi Cemaat Vakfı‘na hibe edildi. Kuruçeşme Mahallesinde bulunan, tapu kayıtlarına göre tekke olarak görülen iki yapıda alkol satışı yapıldığı iddia ediliyor. Osmangazi ilçesi, Kuruçeşme Mahallesinde bulunan Ceziri Kasım Paşa Tekkesi‘nin hemen arkasında Geruş Sinagogu bulunuyor. Aynı mahalle içerisinde 40 kız talebenin her gün 40 hatim indirdiği, Piri Mehmet Paşa Tekkesi de bulunuyor ve bu iki tekkenin 40 dönüme yakın arsa üzerine kurulduğu söyleniyor. Tekkelerin bir kısmı şu an Bursa’nın en işlek caddelerinden olan Altıparmak Caddesi yapılırken kamulaştırılmış. Mahallelinin anlatımlarına göre, bu iki medresenin makus talihi Kurtuluş Savaşı zamanında başlıyor. Mahallenin aklı selim erkekleri, cepheye gidip dönememiş. 2. Selim döneminde mahalleye yerleştirilen Museviler, zamanla başıboş kalan mahalledeki evleri sahiplenmiş. Yine mahalle sakinleri, askeriyede subay olarak görev yapan o zamanlar ‘Akıncı Şükrü‘ şimdilerde ise ‘Arap Şükrü‘ diye bildiğimiz kişi ile beraber başıboş kalmış evlerin tapularını Musevi Cemaatinin aldığını belirtiyor. 1986 yılında ise bahse konu olan Ceziri Kasım Paşa Tekkesi ve  Piri Mehmet Paşa Tekkesi‘nin, dönemin Vakıflar Bölge Müdürlüğü‘nden, Bursa Türk Musevi Cemaat Vakfı’na hibe edildiği tapu kayıtlarında görülüyor. Şu an bu iki tekkenin içerisinde ve çevresinde alkol satışı yapan işletmeler yer alıyor. Dini hassasiyetler ile ilim için hizmet veren bu iki tekkede alkol servisi yapılıyor. Mahalleli, bu konuda tüm kamu kuruluşlarına başvurduklarını ve dönüşü yine Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden aldıklarını belirtiyor. Hal böyle olunca Geruş Sinagogu ve Musevi Vakfı kendilerine hibe edilen binaların tapu sicil kayıtlarının kendi üzerlerine geçirilmesi talebinde bulundu. Konudan haberi olan Kuruçeşme muhtarı Ali Polat ve azaları Tapu Kadastro Müdürlüğü’ne “Arapşükrü Sokağı” içinde bulunan binaların devrine itiraz ederek açtıkları mahkeme kanalı ile yürütmeyi durdurma aldı. Tebligatı alan Geruş Sinagogu ve Musevi Vakfı, muhtar ve arkadaşlarını tehdit etmeye başladı. Bursa’nın eğlence merkezi yok olmaktan muhtar ve arkadaşlarının açtığı dava ile kıl payı kurtuldu.

Türk Musevi Cemaat Vakfı’nı “Hileli Devir” işlemi nedeniyle mahkemeye veren isimlere mahkemeden “Yerinde Tespit” yapacaklarını belirten tebligat 2’ci kez verilmesine rağmen “Eksik ve Vakıflardan Gelmeyen Evrakların” olduğu gerekçesiyle ertelendi. 2021 yılında açılan normal şartlarda 8 ay içinde bir sonuç alınması gerekirken 3 yıldır bir arpa boy gidilemediğini belirten Muhtar Ali Polat; “Spor sahası için uygun yerimiz var. Pazar alanı için uygun yerimiz var. Defalarca dilekçe yazdık, yer gösterdik ama yaptıramıyoruz. Mahallemize hiçbir hizmet yaptıramıyoruz. Şu an hizmet yaptıramadığımız gibi, eskiden yapılmış olan asfaltların yamasını bile yeniletemiyoruz. Bursa’ya zararı olduğunu düşündüğümüzden, defalarca kez belediye başkanımızdan Sakarya Caddesi’ni trafiğe açmasını istedik. Cumhurbaşkanımızdan bana beş dakikalık randevu verip, mahallemizin eksiklerini ve sıkıntılarını anlatmak için beni dinlemesini istiyor ve rica ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Musevi Cemiyetinin 18 yıl içinde alkollü retsurantları da içine alacak kadar genişlediğini belirten Muhtar Ali Polat; “2023 ve en son kasım 2024’de yapılacak yerinde tespit için “Keşif” her ne hikmetse ertelendi. Burada bir tarihin üstüne çöküldü. Burasıyla bulunduğumuz bu bölgeyle Vakıflar İl Müdürlüğü avukatları mücadele etmesi gerekirken bu savaşı ben ve arkadaşlarım veriyor. Buradan toplanan kira geliri ben bunu 500 bin lira düşünüyorum ama onu da yeni öğrendik 800 bin lirayı zarfa koyup İsrail’e gönderiyorlar. Ayıptır günahtır kardeşim. Müslümanın parasıyla müslümanların tepesine bomba yağdırıyorlar. Bu duruma çok üzülüyorum. Osmanlı bile Yahudi göçünde ücretsiz evler verdiği halde Musevi Cemaatinin bu açgözlü davranışı neden! Tüm siyasilere sesleniyorum. Gelin bu çarkı hep birlikte yıkalım!” dedi.

Devamını Oku

CHP’Lİ ŞAHBAZ’I ELEŞTİRDİLER! TOPUK KANI HAKKINDA TEDBİR KARARI VEREN HÂKİMİ ŞİKÂYET ETTİLER…

CHP’Lİ ŞAHBAZ’I ELEŞTİRDİLER! TOPUK KANI HAKKINDA TEDBİR KARARI VEREN HÂKİMİ ŞİKÂYET ETTİLER…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bursa Vatan Medya Gurubu yazarı Cüneyt Bülent Şeker ve bir avuç vatansever “Topuk Kanı Baronlarına” karşı hukuk mücadelelerini dişe diş bir mücadele ile sürdürüyor. Avukat Cüneyt Bülent Şeker mücadelelerinin yeni bir evreye girdiğini belirterek kamuoyundan haklı mücadeleleri için destek istedi.

Şeker; “Daha önce Özdemir ailesinden; “Topuk kanı baskısı sebebi ile anne Tansel Özdemir’in strese girdiği, sütünün kesildiği…” açıklaması gelmiş ve aile Edremit 1.Aile Mahkemesinin aleyhlerine verdiği tedbir kararını Bursa Bölge Adliye Mahkemesine taşımıştı.

Bu gün de aile adına açıklama yapan Avukat Cüneyt Bülent Şeker’den tedbir kararı veren Edremit Aile Mahkemesi hâkimi Tuğba A.S hakkında suç duyurusunda bulundukları açıklaması geldi.

Avukat Cüneyt Bülent Şeker açıklamasında;

Edremit 1. Aile Mahkemesi hâkiminin duruşmanın başında kabul ettiği “Çocuğun tıbbi durumu hakkında araştırma yapılması ve çocuğu sürekli gözetim altında tutan uzman çocuk doktorunun dinlenmesi…” talebimizi, dava konusu ile alakasız olan “Çocuğunuza aşı yaptırdınız mı…” sorusuna ailenin olumsuz yanıt vermesi üzerine ret etmesi ve avukat olarak görevimi yapmama engel olunması sebebi ile Sayın hâkim hakkında 2802 Say. Kan. 65/a, 68/b ve TCK.257 çerçevesinde suç duyurusunda bulunduk.

Müvekkil aile topuk kanı ile taranan hastalıkların test edilmesine değil, bunun doğumdan kısa süre sonra, yani çocuk henüz kendini toparlamadan ve topuğunun üç noktadan delinmesi sureti ile yapılmasına karşıdır, zaten bunun zararlı olduğunu belirten tıbbi görüşler de mevcuttur.

Duruşma esnasında da çocuğu düzenli olarak muayene eden uzman doktorun çocuğun sağlıklı olduğu yöndeki yazılı görüşünü sunmuştuk, ancak bu görüş Sayın hâkim tarafından dikkate alınmamıştı, bizde “Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalında” Üniversite Hastanesinde uzman olarak çalışan bir Profesör Doktora çocuğumuzu muayene ettirdik ve topuk kanı ile aranan altı hastalığı (Damardan kan aldırmak sureti ile) test ettirdik, netice de bu hastalıkların duruşma aşamasında dahi çocukta olmadığı, tedbir kararının çocuğun üstün faydasına hizmet etmediği kesinleşti.

HALK “TOPUK KANI” ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEN BU BASKI SÜRECİNDEN RAHATSIZ

Ailenin ağır hasta olan çocuğuna kanıtlamış bir tedaviyi yaptırmaması, aç bırakılması, uyuşturucu kullandırması, sürekli dövmesi gibi ağır ve istisnai durumlarda çocuğun sağlığını-geleceğini koruma amaçlı tedbir kararı verilmesi hukukumuzda mümkündür, Milletimizin talep ve geleneklerine de uygundur ve bu fiiller aynı zamanda suç da teşkil etmektedir.

Ancak hukukumuzda her çocuğa “Zorunlu test” yaptırılması diye bir kavram yoktur, acil-zaruri bir sebep olmadan yavrusundan kan alabileceğimiz varlıklar sadece hayvanlardır. Standart genel sağlık tarama testlerinin zorunlu hale getirilmesi, standart tedavileri de otomatik olarak zorunlu hale getirir, bu da anne-babanın çocuk üzerindeki velayet hakkının (Tıbbi müdahaleyi-tedaviyi ret hakkı açısından) ortadan kalkması, çocuklarımızın dışa bağımlı, gittikçe özelleşen tıp sisteminin hata ve suiistimallerine karşı savunmasız hale gelmesi sonucunu doğurur. “Yenidoğan çetesi” bu görüşümüzü doğrulamaktadır ve bu çete buz dağının görünen ucudur!

Ayrıca söz konusu testler ile çocuklara doğru hastalık tanısı koyulacağı, kesin tedavi edileceği Bakanlıkça garanti edilmemektedir. Üstelik topuk kanı ile taranan altı hastalıktan önemli olan üç tanesinin astronomik tedavi masrafları da Devlet tarafından karşılanmadığı için, meydanlar bu tedavi masrafları için dilenen aileler ile doludur ve bu pahalı tedavilere rağmen hastalığı ilerleyen-ölen çocuklar da mevcuttur, bu sebeplerle Halkımız çocuklarının üstün menfaatini ailesinden daha çok düşünüldüğü iddiasına dayalı “Topuk Kanı Baskısı sürecine” şüphe ile bakmaktadır.

AİLELERDEN CHP’Lİ ŞAHBAZ’A ELEŞTİRİ, KARS AİLE MAHKEMESİ HÂKİMİ KOÇ’A DESTEK

Bu vesile ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz’ın Kars Aile mahkemesi hâkimi Muhammed K. hakkında yaptığı suç duyurusu ile ilgili açıklamaları da eleştirmek istiyorum. Topuk kanı baskısına uğrayan aileler bu konudaki tepkilerini bana ilettiler ve seslerini duyurmamı istediler.

Sayın Şahbaz açıklamasında; “İktidar tarafından önü açılan ve alternatif tıp denilen ortaçağ uygulamaları… sonucu böyle bir karar verilmiştir…” demiştir. Sayın Şahbaz’ın “Ortaçağ uygulamaları” diye adlandırdığı şey insanlığın kadim tıp birikimi, yani tıp tarihidir, insanlık gökten 21. YY ışınlanmamıştır, üstelik batı da ders olarak okutulan İbni-Sina da bir Ortaçağ tıpçısıdır. Kapitalist ilaç kartellerinin çıkarlarına göre şekillendirdiği tıp teknolojisi; yanılmaz ve hükmü tartışılmaz bir “Bilim tanrısı” gibi milletimize dayatılmaz! Milletimiz çocuğu için doğru olanı araştırıp bulacak akla-zekâya sahiptir.

Yine Sayın Şahbaz açıklamasında hâkimin kararında geçen; “DSÖ’nün (Dünya Sağlık Örgütü-WHO) hedef almasını…” bir suç gibi lanse etmiştir. Şimdi şunu sorma ihtiyacı duyuyorum; ne zamandan beri bir hâkimin Ulus Devleti üzerinde bir gücün hâkimiyetini kabul etmemesi, yani vatansever olması suç haline gelmiştir!

Dünya Sağlık Örgütü; Siyonist Yahudi Lobisi ve ABD’li ilaç kartelleri tarafından kurulmuş ve onların güdümündeki bir örgüttür, DSÖ başkanı Tedros ise birçok yolsuzluk ve cinayet ile anılan TPLF terör örgütünün eski bir üyesidir.

Mademki bir hâkimin topuk kanı hakkındaki tedbir talebini reddetmesi ve kararındaki gerekçeler suç gibi lanse edilebiliyor ve kararı veren hâkim adeta diğer hâkimlere gözdağı verircesine basının hedefi haline getirilebiliyor, biz de bundan sonra tedbir kararı veren hâkimler hakkında suç duyurusunda bulunacağız, ancak biz Sayın Şahbaz gibi yapmayacağız, biz haklı ve hukuki gerekçeler ile bu şikâyetleri yapacağız!

KARS AİLE MAHKEMESİNİN “TOPUK KANI” HAKKINDAKİ KARARI İSTİNAF MAHKESİNCE BOZULMAMIŞTIR.

İlgili konuyu incelediğimde İstinaf Mahkemesinin Kars Aile Mahkemesinin İl Sağlık Müdürlüğü ve aileyi dinlemeden karar vermesini bir usul eksikliği olarak görüp, bu eksikliği gidermek üzere dosyayı mahkemesine geri gönderdiğini gördüm, bu topuk kanı reddi yapan ailenin tezlerini mahkemede dile getirmesi açısından aile lehine bir karar olarak dahi görülebilir, TBB ve bir kısım basın “Attıkları haber başlıkları” ile halkı yanıltmaktadırlar, dava henüz bitmemiştir. Dedi.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

green tour cappadocia casinositeleri.co kayseri evden eve nakliyat nakliyat arçelik bayisi