34,4850$% 0.06
36,4124€% 0.15
43,7156£% 0.21
%
%
3368400฿%4.59453
21 Kasım 2024 Perşembe
Bursa’nın başı çöplük meselesiyle belada. Hemde ne bela. Hamitler depolama sahası tam doldu. Kayapa projesi CHP’li başkan tarafından siyasi rant uğruna iptal edildi. Rota bu kez Karacabey Muratlı Köyüne çevrildi. Kayapa’daki tesisle alakalı tüm ÇED raporları, tüm kamu görüşleri uygunluğu var. Muratlı’ya yapılmasının ise imkanı yok’ ifadelerine Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi ve Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın şöyle cevap verdi: “Tabii ki bu iş yasal. Bu yasayla da çerçevesi tamamlanmış. Bursa Büyükşehir Belediyesi uhdesinde olan bir yer. Biz de sizin bize ilettiğiniz görüşleri, eleştirileri ve Bursa halkı için doğru olması gerekenleri anlatıyoruz. Neticede oradaki çevre koruma daire başkanlığının ve yönetimin de bize verdiği bilgilendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz. Çünkü o konu Büyükşehir’in karar vereceği bir konu. Tabi ki onların karar vereceği ama hepimizi ilgilendiren bir konudur. Sevindirici tarafı 2 bin 700 tondan bin 500 tona kadar atık miktarının düşmesidir. Oraya gönderiliyor olmasıdır. Ama bir an önce Muratlı olacaksa Muratlı’nın bitirilmesi gerekiyor ki, o mahallelere gittiğimizde siz de gidiyorsunuz, biz de gidiyoruz. Daha selam almadan ya da vermeden bu çöp kokusu ya da çöpün oluşturduğu kirlilik bize de eleştiri olarak geliyor. Dolayısıyla biz de takipçisi olacağız. Bu uyarıları bir kez daha ben geçen sefer de ilettim. Yine ileteceğim.” diye konuştu.
Bu çıkış Karacabey’deki siyasileri ayağa kaldırdı. Zafer Parti Karacabey İlçe Başkanı Vahit Can Demir konuyu yasal bir boyuta taşıyacaklarını ifade ederek; “Son günlerde yerel medyada ve Bursa’da yaşayan pek çok kişinin dilindeki Karacabey Muratlı Mahallesi (Köyü)’nün şehir çöplüğü yapılacağı ile ilgili yazılar ve söylemler şehrin önemli gündemlerinden biri olmaya başladı. Ortaya çıkan bu pis koku ile ilgili toplum ve karar verici şehir dinamikleri kararlarını vermeden önce Muratlı özelinde bölge halkının duygu ve düşüncelerini aynı zamanda bölgesel gerçekleri bilmesi gerekiyor.
Muratlı, konum olarak Karacabey’in doğusunda, Bursa’nın batısında ve iki yerleşim yerine göre orta noktalarda yer alan bir yerleşim birimidir. Köyün kuzeyi ormanlık; doğu, batı ve güneyi birinci derece tarım alanları ile kaplıdır. Güney doğu sınırlarına Türkiye’nin en büyük sanayi bölgelerinden birinin (TEKNOSAB) kurulum çalışmaları devam etmektedir. Bursa İzmir Otoyolu ve Hızlı Tren hattı köyün 1 km güneyinden geçmektedir. Tarım ve hayvancılık ana geçim kaynaklarıdır.
Bölge halkı yüzyıllardır aynı topraklarda yaşayan yerli halktır. Köyün elektrik, su ve kanalizasyonu 1970 li yıllarda devletin ve köyün o zamanki tüzel kişiliğinin ortaya koyduğu kaynaklarla sağlanmıştır. Bursa ve Karacabey ile bağlantıyı sağlayan yol düşük nitelikli asfalt yoldur.
Bursa şehrinin batı yönünde büyümesi diğer köyleri olduğu gibi Muratlı Köyünü de çeşitli risklerle karşı karşıya bırakmış; sanayi alanı, otoyol alanı, hızlı tren vb. bölge halkının iradesi dışında gelişen projelerle topraklarına bölge halkının istem dışı el konulmuştur. Bölge halkı; köyün yaklaşık 3 km kuzeyinden geçen, yıllar önce bolluk ve bereket kaynağı olan Nilüfer Çayı’nın sanayi atıkları ile yok olup canlıların yaşayamadığı, sulama fonksiyonunu yerine getiremediği haline dönüşmesine müdahale edemediği gibi sonuçlarını kestiremediği rahatsız edici değişim süreçlerine de müdahale edememekte, fikrini bile beyan edememektedir.
Bu bölge için Kent Çöplüğü demek; dayanılmaz koku, sürekli gelip giden araçlar, ses kirliliği, toz, fiziksel kirlilik, yaşam kalitesinin düşmesi, birinci derece tarım alanlarının yok olması, ormanların yok olması, bölgenin gelecekte var olabilecek nitelikli yerleşim alanı hayalinin kaybolması, ekonomik kayıp, yine topraklarına el koyma, fakirlik, bozulmuş bir ekolojik denge, mutsuz insanlar demektir.
Bu bölgeye çöplük yapmak; akla, ekonomiye, ekolojiye, çevreye, kültüre, sosyal yaşama, insanların beklentilerine, şehir vizyonuna, estetiğe velhasıl hiçbir değere uygun değildir.
Ülkeyi; tarımsal ekonomi, insan kaynakları, tarihi ve kültürel değerleri ile beslemiş bu topraklar ve bu insanlar çöplüğü burada istemiyor. Çöplük için; insana daha uzak, nitelikli tarım arazisi olmayan, çevreyi etkileme potansiyeli minimum seviyede olan, görsel olarak rahatsızlık yaratmayan, ekonomik değeri düşük, şehrin çok daha uzun yıllar sonra temas edebileceği, fiziksel, sağlık, ekonomik, biyolojik, ekolojik olarak düşük riskli, uygun araziler elbette istenirse bulunur. Karar vericiler hesabını kısa vadeli değil şehrin gelecek yüz yılını düşünerek yapmalıdır.
Geçmişte çeşit çeşit bitki örtüsü ve hayvanları ile insanların yaşam kaynağını oluşturan köyün tüzel kişiliğine ait yüzlerce dönümlük meralarının, içerisinde türlü balıkların yüzdüğü gerektiğinde içilebilen, tarlalara hayat veren Nilüfer Çayı’nın ve sanayi yapılacak, yol yapılacak diye el konulan verimli tarım arazilerinin elinden alınmasına yutkunarak ses çıkar/a/mayan, hak ettiği ilgi ve desteği hiçbir dönemde göremeyen bölge insanının bu konudaki ihtiyaç ve beklentilerini dikkate almadan, tabiatın sunduğu gerçekleri ve diğer seçenekleri görmezden gelerek, etki-değer analizi yapmadan, ben bilirim, güç bende, kimsenin düşüncesine ihtiyacımız yok anlayışı ile hareket edenler; başta yargı duvarı olmak üzere bölge insanı ve aklı selim tarafından ortaya konulacak her türlü haklı direnci göze almak ve sonuçlarına katlanmak zorundadır.
Bölge halkı; temiz, bakımlı ve güvenli yollar, yaşamaktan zevk aldığı sağlıklı ve temiz bir çevrede huzur, güven, hoşgörü, yardımlaşma ve sosyal ilişkilerin üst düzeyde olduğu sosyal yaşam, devlet tarafından desteklenerek sağlanan nitelikli üretim çıktılarının değerinde pazarlanması suretiyle ekonomik rahatlık ve nitelikli, güvenli mekanlarda ikamet edebilme arzusu ile bunu sağlayabilecek ulusal vizyon hayali kurmaktadır.
Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK, köylüyü milletin efendisi olarak görmüş, onları dinlemiş, değer vermiş, tarımın ve tarımsal üretim ve sanayinin gelişmesi için mücadele etmiş, eğitimin köylere kadar yayılımını sağlayarak Muasır Medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma vizyonunda köylünün de önemli roller alması için kültür zeminini oluşturmuştur. Dayanağımızı bu güçlü zemine oturtarak haykırıyoruz.
Artık bizleri duymak ve dinlemek zorundasınız.” dedi.
“Ortadoğu’da yaşananlar bir İsrail – Filistin çatışması değil, tarafları belirli olan savaş halidir. Savaşın bir tarafında yüksek teknolojiye sahip silahlarla masum sivilleri acımasızca katleden bir İsrail Devleti vardır. Diğer tarafta ise kadınlar, çocuklar, yaşlılar, silahsız siviller vardır. Senelerdir 360 kilometrekarelik alanda yaşamak zorunda bırakılan, sıkıştırılan, tecrit edilen 2,5 milyon insanın sığınacak hiçbir yeri yokken, mukavemet edecek hiçbir silahı yokken, evlerinde, apartmanlarında, okullarında, hastanelerinde hedef alıyor olmak, ağır bir şiddet uygulaması ve apaçık bir savaş sucudur” Yeniden Refah Partisi Kestel İlçe Başkanı Yakup Acar, Filistin gerçeğine işaret ederek; “Asırlar boyunca mazlumun yanında saf tutan ecdadımız gibi bugün mazlum Filistin halkının yanındayız. Ancak her platformda İsrail’i sadece söz ile kınayan ama ticaretinde hız kesmeyen AK Parti, İsrail’in içeceklerinden de vaz geçmiyor! Eli kanlı çocuk katili İsrail’in en büyük destekçilerinden olan soğuk içecekleri boykot eden Kestel Belediye Başkanı sayın Ferhat Erol ve yeni seçilen AK Parti Kestel ilçe yönetimine teşekkür ediyorum! İçeceklerin reklamlarını sökmüşler ve buzlanmışlar. Masalarda Fanta Pepsi var Hani bunlar İsrail mallarını boykot ediyorlardı. Reklam içeriklerini buzlayarak veya sökerek mi boykot ediyorlar!” dedi.
Türkiye Kamu-Sen Bursa İl Temsilcisi ve Türk Büro Sen Şube Başkanı İbrahim Bulut, TBMM’de 2025 yılı bütçe görüşmeleri devam ederken, memur ve emeklileri memnun edecek bir düzenleme yapılması yönünde açıklamada bulundu.
İbrahim Bulut; ” 2025 yılına ilişkin Merkezi Yönetim Bütçe Teklifi TBMM’de görüşülüyor. Meclis’te alınacak kararlara bağlı olarak devletimizin ve hükümetin harcama ve gelirleri belirlenecek, memur ve emekli maaşları kesinleşecek ve gerekli kaynak ayrılmış olacak.
Hatırlanacağı gibi 2025 yılında kamu alacaklarına uygulanacak olan yeniden değerleme oranı %43,93 olarak açıklanmıştı.
Bütçe hazırlık sürecine temel teşkil eden Orta Vadeli Program(OVP)’da ise 2025 yılında TÜFE’nin en iyi ihtimalle %17,5; ekonomik büyümenin ise %4 olacağı tahmin edilmişti.
Buna karşın enflasyon farkı hariç tutulduğunda 2025 yılında memur maaşlarına %6+5; kümülatif %11,3 zam yapılması söz konusu.
Bu; kamu idaresi, alacaklarına %43,93 zam uygularken ödeyeceği maaşları %11,3 artıracak anlamına gelmektedir.
Devletin %17,5 enflasyon beklentisine karşılık memur ve emekli maaşlarına %11,3 zam öngörülmesi, 2025’te kamu çalışanları ile emeklilerin alım gücünün düşeceğinin resmi olarak ilanı demektir.
2025’te GSYİH büyümesinin %4 olacağı öngörüldüğünden, maaş zamlarının hedeflenen enflasyonun bile altında kalması nedeniyle eriyecek maaşlar da hesaba katıldığında önümüzdeki yıl gelir dağılımında dengenin daha da bozulacağı, zenginin geliri artarken yoksulun reel kazancının düşeceği görülmektedir.
2025 yılı içerisinde elde edilecek kamu gelirleri ile yapılacak harcamaların belirleneceği bütçe görüşmelerinin memur ve emeklilerimiz adına hayal kırıklığına dönüşmemesi ve gelir dağılımında adaletin sağlanması için birtakım tedbirler alınması zorunludur.
Bu aksaklıkların giderilmesi, memur ve emeklilerimizin 2025 yılında nefes almalarının sağlanması için ise;
1. Kamu çalışanlarına, geçmiş dönemde yaşanan kayıpların telafisi ek zam yapılması,
2. Memur maaş zamlarının OVP’de hedeflenen enflasyonun altında kalmaması için maaş zamlarının en az gerçekleşenenflasyon düzeyine çekilmesi,
3. Gelir dağılımındaki durumun daha da kötüye gitmemesi, gelir gruplarının ülkenin bütçesinden aldıkları payın azalmaması için OVP’de hedeflenen %4 büyüme oranının emekli ve çalışan maaşlarına yansıtılması,
4. Kamu çalışanları ve emeklilerin alım gücünün yükseltilmesi için bu artışlara ilave olarak refah payı verilmesi,
5. 2023 yılı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Kararında en geç 2024 yılı sonuna kadar çözüme kavuşturulacağı ifade edilen, Sayın Cumhurbaşkanımızın da uygulanacağı hususunda taahhütte bulunduğu, birinci dereceye gelen bütün kamu görevlilerinin ek gösterge rakamlarının 3600 olarak belirlenmesi hususunun hayata geçirilmesi,
6. Sosyal adaletin vücut bulması ve dengeli bir vergi sistemi oluşturularak herkesten geliri ile orantılı vergi alınmasının temini için çalışanların gelir vergisi oranlarının %15’te sabitlenmesi,
7. Sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesi, çalışma ve emeklilik hayatında dengenin sağlanması ve emekli kamu görevlilerinin durumlarının düzeltilmesi için ilave ek ödeme başta olmak üzere tüm ödemelerin emekli maaşı ve ikramiyesi hesabına dahil edilmesi,
8. Mali, sosyal ve özlük hakları bakımından mağdur durumda olan Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin bir defaya mahsus olarak Genel İdare Hizmetleri Sınıfına geçirilmesi,
9. Kamuda bayram ikramiyesi ödemesinden faydalanamayan tek kesim olan memurlara da bayram ikramiyesi verilmesi, amacıyla Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinde gerekli düzenlemeler mutlak surette yapılmalıdır.
Ülkemizin her köşesinde deprem, sel, yangın, afet demeden en iyi kamu hizmetini üretmek için çaba sarf eden ve milli gelire büyük katkıda bulunan memurlarımızın beklentilerine cevap verecek bir bütçe hazırlanması hepimizin arzusudur.
Beklentimiz, milletvekillerimizin büyük haksızlıklara uğramış ve ekonomik zorluklar içinde bulunan memur ve emeklilerimizi gözetecek kararlara imza atarak 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesini memnuniyet verici şekilde TBMM’den geçirmesi yönündedir.” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu’nun, Sağlık Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde yaptığı çıkış ve gösterdiği Menzil cemaati ile ilgili fotoğraf ortalığı karıştırdı.
Elindeki fotoğrafı da gösterip Bakan Kemal Memişoğlu’nun masasına koyan Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, konu ile ilgili olarak şu konuşmayı yaptı:
“Sn. Bakan, Bursa Şehir Hastanesi’nde meydana gelen, yargıya da yansıyan yolsuzlukları sağır sultan bile duydu, siz duymadınız mı Sn. Bakan!
Duyduysanız, soruşturmanın selameti açısından Başhekim başta olmak üzere idareciler koltuklarında hiçbir şey olmamış gibi neden oturmaya devam ediyorlar?
Bursa Şehir Hastanesi yaklaşık 6-7 yıldır soyuluyor. 400 milyon TL’ye yakın hırsızlık var. Yöneticiler hiçbir şey olmamış gibi yerinde oturuyor. Acaba Başhekim ile Hastane Müdürü, Menzil Şeyhinin dizinin dibinde oturuyor diye mi dokunmuyorsunuz?
Mesela Teftiş Kurulunuz gelmiş, müfettişleriniz bu hastanenin Başhekimine ceza da vermişler.
İşte bu teftiş kurulu raporunu bir türlü açıklamıyorsunuz, cezayı da tebliğ etmiyorsunuz. Neden?
Bunda, Başhekiminizin ve Hastane Müdürünüzün Menzil cemaatine mensup olmasının etkisi var mı Sn. Bakan?
Bakın işte bu da belgesi!
Sağda Başhekiminiz Dursun Topal, solda hastane müdürünüz Ahmet Boz, ortada Menzil Cemaati şeyhiyle bir güzel poz da vermişler!
Sn. Bakan;
Böyle ‘tarikatli, cemaatli, şeyhli’ karelere girince ‘dokunulmazlık’ mı kazanılıyor?
O yüzden mi görevden alamıyorsunuz?
Buradan Adalet Bakanına da sesleniyorum;
Hayırdır Sn. Bakan!
Tarikat mensubu olanın, cemaatle iltisakı olanın, herhangi bir şeyhin elini öpenin, bu ülkede suç işleme özgürlüğü mü var!
Yahu Sn. Bakanlar!
Bu hastanede, tıbbi malzemeler ‘‘kullanıldı gibi’’ gösterilerek zimmete geçirildi ve sonrasında üçüncü şahıslara satılarak tahminlere göre 400 milyon TL’lik haksız kazanç elde edildi.
‘Ekip işi’ olduğu çok aşikar olan bu olayda sadece bir kişi tutuklu.
Siz bu milletle dalga mı geçiyorsunuz?”
Haber Merkezi
Kestel Organize Sanayi Bölgesi yöneticilerinin, valilik kanalı ile yaptığı kamulaştırmayla mağdur üstünde 7 dükkan ile 4 arsanın oluğu iş yerlerinin piyasa değeriyle 114 milyona kadar vardığı Kestel Devlet Hastanesi’nin ilçe ana girişinde KOSAB sınırları içindeki bölgeye, mevcut iş yerlerinin bilgisi yerine ada ve parsel numaraları üzerinden “Ticaret ve Sanayi Bakanlığının KOSAB Yazısını Sorgulamadığı İçin Pandemide Kerhen Onayladığı Yazıya İstinaden” toplamda 11 milyon değer biçilerek “Bursa Valiliği Yatırım İzleme” biriminin kanalıyla “Acil Kamulaştırma” yapıldı. MHP, CHP, İYİ Parti, Saadet ve Gelecek Parti Bursa Milletvekilleri konuya duyarlı davranarak ilgi gösterdi. Mahkeme sürecinin halen devam ettiği “NİTELİKSİZ KAMULAŞTIRMA” nedeniyle 3 mülk sahibi kalp krizi geçirerek vefat etti.
Mahkeme süreci kasım 2024 itibariyle başladı. Mağdurlardan hissedar Seher Aras, 3 Asliye Hukuk Mahkemesinde verdiği ifade ile KOSAB avukatlarının tüm iddialarını çürüttü. Binası KOSAB tarafından yıkılan Ahmet Şevik, 1 Asliye Hukuk Mahkemesi, Selim Demirel 15 Asliye Ceza Mahkemesi’nde günleri belli olmamakla birlikte müşteki durumda iken; mağdurlardan Şaban Samda ise mahkeme günü ve hangi mahkeme de yargılanacağı anı bekliyor. DİVİTA TEKSTİL yöneticileri ise 1,5 yıldır kamulaştırma mahkemesinin Ticaret Mahkemesi’ne düştüğü için sürecin sonlanması noktasında çalışmalarını sonlandırmaya çalışıyor.
2020 ve 2021 yıllarında “Pandemi Kuralları” çerçevesinde yönetim kurulu toplanma yasağı varken; 1 yıl 8 aylık süreçte Cem Hısımcıl, Selim Karaca, Osman Nuri Aksakal, Burhan Aras, Uğur Yaşar imzasıyla kamulaştırma ilgili bakanlık yazışmasıyla valilik tarafından yapılmış, tapu devri sonrası mağdurların cep telefonlarına gelen mesajla konudan mağdurlar bilgi sahibi olmuştu. 26,02,2021 tarihinde “Evden Çıkma Yasağı” varken KOSAB Yönetim Kurulu tarafından imzalanan son evrakla kamulaştırma işlemleri hızlandırılmıştı.
3 Asliye Hukuk Mahkemesi mağdurların izleyici mi yoksa asil katılımcı olup olmadıklarını sordu. KOSAB avukatları soruya “Kestel Belediyesi bu konuda girişimde bulunmuş sonrasında da izleyici sıfatı almıştı” cevabına istinanen yine KOSAB avukatları tarafından mahkemeye verilen mahkeme sürecinin mağdurlar lehine sonuçlanacağı kanaati oluşturdu. Mahkeme başkanlığına sunulan evrakta “Noterden Katılımcı” olduklarına dair evrakın verilmesi “Yokluk Davasının” müspet sonlanarak bitmesi olasılığını güçlendirdi.