42,7395$% 0.04
50,2561€% 0.13
57,4395£% 0.47
5.950,61%-0,20
9.597,00%-0,17
3755767฿%0.58309
02:00
18 Aralık 2025 Perşembe
Metal işkolunda yüz binlerce işçiyi ilgilendiren 2025–2027 Dönemi MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri, işveren sendikası MESS’in düşük ücret dayatması ve kazanılmış hakları geriye götüren teklifleri nedeniyle 8 Aralık 2025 tarihinde uyuşmazlıkla sonuçlandı. Sürecin bu kritik aşamasında metal işçileri, taleplerinin görmezden gelinmesine karşı üretimden gelen güçlerini kullanarak kararlılıklarını sahaya yansıttı.
Bu kapsamda, Türk Prysmian Kablo işyerinde, Merkez TİS Komisyonu’nun önerileri ve Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu’nun aldığı kararlar doğrultusunda 1 saatlik üretim durdurma eylemi gerçekleştirildi. Eylem, metal işçilerinin yalnızca bir ücret mücadelesi değil, aynı zamanda emeğin onuru ve insanca yaşam hakkı için yürüttüğü kararlı mücadelenin somut bir göstergesi olarak değerlendirildi.
Eylem sırasında Birleşik Metal-İş Bursa Şube Başkanı Gökhan Aydın, işçilere sürece ilişkin kapsamlı bir bilgilendirme yaptı. Aydın, MESS ile yürütülen toplu pazarlık sürecinin tıkanma noktasına geldiğini belirterek, sunulan zam tekliflerinin ne ekonomik gerçeklerle ne de işçilerin yaşadığı hayat pahalılığıyla örtüştüğünü vurguladı.
Aydın, metal işçilerinin sabrının sınandığını, ancak bu mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğini ifade ederek, alınan eylem kararlarının bir başlangıç olduğunun altını çizdi.
Birleşik Metal-İş Sendikası’na bağlı MESS kapsamındaki 31 işletmeden 130 işyeri temsilcisi, sendika uzmanları, şube yöneticileri ve Genel Yönetim Kurulu üyelerinin katılımıyla oluşan Merkez TİS Komisyonu, 13 Aralık Cumartesi günü toplanarak süreci tüm boyutlarıyla değerlendirdi.
Komisyon, metal işçilerinin iradesini esas alan değerlendirmeler sonucunda;
MESS’in dayattığı düşük ücret politikasına karşı mücadelenin büyütülmesi,
İşyerlerinde üretimden gelen gücün daha etkin kullanılması,
Birlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi
yönünde kararlar aldı ve çeşitli eylem biçimlerini gündemine aldı.
Merkez TİS Komisyonu tarafından yapılan sonuç bildirgesinde, MESS’in sunduğu tekliflerin yalnızca yetersiz değil, kazanılmış hakları geriye götürmeyi hedefleyen açık bir saldırı niteliği taşıdığı vurgulandı.
Aylardır süren toplu pazarlık görüşmelerinde metal işçilerinin;
artan hayat pahalılığı,
temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesi,
alım gücünün hızla erimesi
defalarca dile getirilmesine rağmen, işveren cephesinden işçilerin taleplerine uygun tek bir somut adım gelmediği ifade edildi.
Ücret zammı başta olmak üzere sosyal haklar ve diğer kazanımlar konusunda MESS’in resmi enflasyonun bile gerisinde kalan, gerçeklikle bağdaşmayan bir teklif sunduğu, bunun metal işçisinin emeğiyle alay etmek anlamına geldiği belirtildi.

Bildirgede ayrıca, MESS tarafından gündeme getirilen esnek çalışma içeren karşı tekliflerin kesin bir dille reddedildiği vurgulandı. Sendika, metal işçilerinin yıllar içinde mücadeleyle kazandığı hakların pazarlık konusu yapılamayacağını net biçimde ortaya koydu:
“İşçilerin kazanılmış haklarını geriye götürecek hiçbir teklifi ne kabul ederiz ne de tartışırız.”
Bu yaklaşımın, sendikanın yalnızca bugünü değil, metal işçilerinin geleceğini de koruma iradesinin bir yansıması olduğu ifade edildi.
Merkez TİS Komisyonu’nun değerlendirmesinde, art arda gelen zamlar karşısında metal işçilerinin ücretlerinin yoksulluk sınırının altına itildiği, birçok işçinin fiilen açlık sınırında yaşamaya zorlandığı vurgulandı. Mevcut ücretlerle geçinmenin ve temel ihtiyaçları karşılamanın mümkün olmadığına dikkat çekilerek, insanca yaşanacak bir ücretin pazarlık değil, temel bir hak olduğu ifade edildi.
Birleşik Metal-İş Sendikası, sürecin bu aşamasında işverene açık bir çağrıda bulundu. Bildirgede, MESS’ten metal işçilerinin haklı ve meşru taleplerine uygun yeni, adil ve gerçekçi bir teklif beklendiği vurgulandı. Aksi halde mücadelenin, hiçbir engel tanımadan ve her koşulda büyüyerek devam edeceği net bir dille ilan edildi.
Türk Prysmian Kablo’da gerçekleştirilen 1 saatlik üretim durdurma eylemi, metal işçilerinin örgütlü gücünü ve kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. Bu eylem, yaklaşan süreçte daha güçlü ve yaygın mücadele adımlarının habercisi olarak değerlendiriliyor.

Birleşik Metal-İş Sendikası, metal işçilerinin emeği ve onuru için yürütülen bu mücadelenin mutlaka kazanımla sonuçlanacağını vurgularken, bildirge şu güçlü mesajla son buldu:
“Biz kazanacağız, çünkü haklıyız ve güçlüyüz.
Yaşasın metal işçilerinin onurlu mücadelesi!”
GRAMMER A.Ş. İşçileri Yemekhanede Eylemde: “Uzlaşma Yoksa, Mücadele Var!”
Bursa’nın en büyük sanayi tesislerinden biri olan GRAMMER A.Ş. fabrikasında, işçiler büyük bir direniş örneği sergileyerek yemekhanede eylem yaptı. Türk Metal Sendikası Osmangazi Şubesi’nin öncülüğünde gerçekleştirilen protestoda, işçilerin talepleri ve MESS (Metal Sanayicileri İşveren Sendikası) tarafından önerilen ücret artışı hakkında önemli mesajlar verildi. İşçiler, MESS’in sunduğu zammı yetersiz bulurken, kazanılmış haklarının hiçe sayılmasına asla göz yummayacaklarını ve bu durumu karşısında mücadeleye devam edeceklerini net bir şekilde ortaya koydular.
Eylemde ‘Uzlaşma Yoksa, Mücadele Var’ Vurgusu
Türk Metal Sendikası Osmangazi Şubesi tarafından organize edilen bu protesto, yalnızca bir ücret artışı talebinden ibaret değildi. Eylemde işçiler, MESS’in önerdiği zam oranlarını yetersiz ve adaletsiz olarak nitelendirirken, haklarına yapılan saldırıların karşısında kararlı bir duruş sergilediler. Eylemde atılan sloganlar arasında en dikkat çeken ise, “Uzlaşma yoksa, mücadele var!” oldu. Bu söz, işçilerin yalnızca ücret taleplerini değil, aynı zamanda tüm çalışma koşullarının ve haklarının savunulması gerektiğini vurgulayan bir mücadele çağrısıydı.
MESS’in Teklifi Eleştirildi: Yetersiz ve Adaletsiz!
Protestonun en güçlü gündem maddesi, MESS’in sunduğu ücret artışı önerisinin hem yetersiz hem de çalışanların haklarını hiçe sayan bir yaklaşım olmasıydı. İşçiler, yalnızca enflasyon karşısında eriyen maaşlarını değil, aynı zamanda geçmişte kazanılmış olan hakların da tehdit altında olduğunu belirttiler. GRAMMER işçileri, özellikle son dönemde artan yaşam maliyetlerinin, teklif edilen zammı çok geride bırakacağını ve çalışanları zor durumda bırakacağını vurguladı.
MESS’in teklifinin, çalışanların emeklerinin karşılığı olarak adil bir ücret artışı sağlamadığını ifade eden işçiler, ayrıca toplu iş sözleşmesinde kazanılmış haklara da yapılan saldırıları sert bir şekilde eleştirdi. İşçiler, bu tür teklifler karşısında pasif kalmayacaklarını, hakları için gereken her türlü mücadeleyi vereceklerini belirttiler.
Birlik Mesajı ve Mücadele Kararlılığı
Eylemde, Türk Metal Sendikası Osmangazi Şubesi’nin de güçlü bir desteğiyle, GRAMMER işçileri birlik mesajı verdi. Sendika ve işçiler arasındaki dayanışma, mücadeleye olan kararlılığı gözler önüne serdi. Eylem, sadece bir protesto değil, aynı zamanda sendika üyeleri arasında güçlü bir birlik ve kararlılık sinyali olarak da öne çıktı.
Protesto, işçilerin yalnızca kendi fabrikalarında değil, Bursa’daki diğer sanayi alanlarındaki çalışanlarla da benzer taleplerle birleşebileceğini gösterdi. Sosyal medyada #TürkMetalSendikası, #LiderimizUysalAltundağ, #OsmangaziŞube ve #GrammerÇalışanları etiketleriyle paylaşılan görüntüler, geniş bir destek aldı ve işçilerin haklı mücadelesine duyulan toplumsal duyarlılığı artırdı.

Sosyal Medyada Büyük Destek
Eylemin sosyal medyadaki yankıları da büyük oldu. GRAMMER işçileri ve Türk Metal Sendikası Osmangazi Şubesi’nin birlikte yaptığı bu hareket, geniş bir destek topladı. #TürkMetalSendikası, #LiderimizUysalAltundağ, #OsmangaziŞube ve #GrammerÇalışanları etiketleriyle paylaşılan içerikler, diğer sanayi işçileri ve vatandaşlardan büyük bir destek gördü. Görüntülerde, işçilerin kararlı duruşu ve birlik mesajı izleyiciler tarafından takdirle karşılandı.
İşçilerin Talepleri Ne?
GRAMMER A.Ş. işçilerinin talepleri, sadece maaş artışıyla sınırlı değil. İşçiler, aynı zamanda daha sağlıklı ve güvenli çalışma koşulları, sosyal hakların güçlendirilmesi ve iş güvencelerinin sağlanması gerektiğini belirtiyorlar. Bu taleplerin, sadece GRAMMER fabrikasında değil, tüm metal sektöründe çalışan işçilerin ortak istekleri olduğu vurgulandı. İşçiler, toplu sözleşme müzakerelerinde sadece kendilerini değil, tüm işçi sınıfını temsil ettiklerini belirterek, bu mücadelenin bütün bir işçi hareketi için örnek teşkil etmesi gerektiğini ifade ettiler.
İşçi Direnişi Büyüyor
Bu eylem, yalnızca GRAMMER A.Ş.’deki işçilerin taleplerini değil, Türkiye’deki metal sanayi işçilerinin uzun zamandır hissettikleri ekonomik ve sosyal adaletsizliklere karşı bir tepkiyi de yansıtıyor. İşçi sınıfının, mevcut ekonomik düzenin ve ücret politikalarının dayattığı zorluklara karşı artık daha güçlü bir direniş içinde olduğunu gösteren bu protesto, sanayi çalışanları arasındaki birlik ve dayanışmanın ne denli önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Sonuç ve Gelecek Perspektifi
GRAMMER A.Ş. işçilerinin yaptığı bu eylem, sadece fabrikanın içindeki işçilerin değil, tüm Türkiye’deki metal işçilerinin ve emek hareketinin geleceği açısından önemli bir dönemeçtir. Eğer MESS ve işverenler, işçilerin taleplerine kulak vermezse, işçi mücadelesinin büyüyerek devam etmesi bekleniyor. Eylemler, sadece ücret artışı talebiyle sınırlı kalmayacak, aynı zamanda daha fazla iş güvenliği, insanca çalışma koşulları ve adil bir çalışma düzeni için de sürecektir. İşçilerin bu kararlı tutumu, sanayi sektörü ve Türkiye’nin işçi hareketi için bir uyarı niteliği taşımaktadır: Haklarınızı savunmazsanız, kimse sizin için savunmaz.

Bu büyük direniş, işçilerin yalnızca bir ücret artışı talep etmediğini, aynı zamanda insanca yaşanabilir çalışma koşullarının peşinde olduklarını ortaya koyan bir dönüm noktasıdır.


Görükle Mübadil Evi’nde Tarih, Hafıza ve Dayanışma Buluştu…
Bursa’nın Nilüfer ilçesinde yer alan ve Lozan Mübadelesi’nin toplumsal, kültürel ve insani mirasını gelecek kuşaklara aktarmayı amaçlayan Görükle Mübadil Evi, anlamı derin, duygusu yoğun ve mesajı güçlü bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Türkiye’nin farklı noktalarından gelen mübadil dernekleri temsilcileri, bu tarihi mekânda bir araya gelerek ortak geçmişin izlerini birlikte hatırladı, ortak geleceğin sorumluluğunu birlikte vurguladı.
Ev Sahipliğini Bursa Lozan Mübadilleri Derneği Üstlendi
Ziyaret, Bursa Lozan Mübadilleri Dernek Başkanı Ali Korkut ve dernek yönetiminin ev sahipliğinde gerçekleşti. Programa;
Bal-Göç Balıkesir Genel Merkez Başkanı Ali Çalışkan,
Bal-Göç Dernek Başkanı Mustafa Güner,
Bal-Göç Susurluk Şube Başkanı Fikret Gürece,
Bal-Göç Erdek Şube Başkanı Nimet Kalafat,
Kepsut Mahmudiyye Köy Kalkındırma Dernek Başkanı Emine Başer katılım sağladı.
Bu buluşma, yalnızca bir müze ziyareti olmanın çok ötesine geçerek; mübadeleyle şekillenmiş ortak hafızanın yeniden canlandırıldığı, geçmişle yüzleşilen ve gelecek adına ortak bir iradenin ortaya konulduğu güçlü bir dayanışma zemini sundu.
Mübadil Evi’nde Duygusal Anlar: Eşyalar Konuştu, Hatıralar Canlandı
Görükle Mübadil Evi’nde sergilenen; mübadeleyle Anadolu’ya gelen ailelere ait kişisel eşyalar, resmi belgeler, fotoğraflar ve yaşam öyküleri ziyaretçilerde derin duygular uyandırdı. Bazı katılımcıların, kendi aile büyüklerine ait eşyalarla karşılaşması ise mekânı adeta yaşayan bir hafıza alanına dönüştürdü. Sessizliğin hâkim olduğu anlarda, geçmişin acıları ve direnci yeniden hissedildi.
Ziyaretçiler, mübadelenin yalnızca bir nüfus değişimi değil; köklerinden koparılan hayatların, kaybedilen yurtların ve yeniden kurulan umutların tarihi olduğunu bir kez daha hatırladı.
Ali Korkut: “Burası Bir Müze Değil, Yaşayan Bir Hafızadır”
Ziyaret kapsamında değerlendirmelerde bulunan Bursa Lozan Mübadilleri Dernek Başkanı Ali Korkut, mübadelenin tarihsel boyutuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
“Mübadele yalnızca bir göç değildir; kültürel kopuşların, derin acıların ve yeniden tutunma mücadelesinin adıdır. Görükle Mübadil Evi sadece bir sergi alanı değil, mübadil hafızanın yaşadığı bir mekândır. Atalarımızın yaşadıklarını unutmamak ve bu bilinci genç kuşaklara aktarmak bizim en büyük sorumluluğumuzdur.”
Korkut, bu tür ziyaretlerin, mübadil kimliğinin canlı tutulması ve tarih bilincinin güçlendirilmesi açısından hayati öneme sahip olduğunu vurguladı.
Dernekler Arası İş Birliği ve Ortak Projeler Gündemde
Ziyaretin sonunda gerçekleştirilen değerlendirme bölümünde, mübadele kültürünün yalnızca hatırlanmakla kalmaması; belgelenmesi, korunması ve akademik, kültürel projelerle desteklenmesi gerektiği yönünde ortak görüş oluştu. Dernek temsilcileri, özellikle genç kuşaklara ulaşacak eğitim, sergi, söyleşi ve saha çalışmaları konusunda iş birliğinin artırılması gerektiğini ifade etti.
Ortak hafızayı diri tutacak yeni projelerin hayata geçirilmesi için temasların sürdürülmesi konusunda mutabakata varıldı.
Tarihe Saygı, Geçmişe Vefa, Geleceğe Sorumluluk
Görükle Mübadil Evi’nde gerçekleşen bu anlamlı buluşma, mübadeleyle Anadolu’ya gelen binlerce ailenin yaşadığı zorlukların unutulmaması ve bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılması yönünde güçlü bir iradenin göstergesi oldu. Katılımcılar, kültürel belleğin korunmasının yalnızca derneklerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğu olduğunun altını çizdi.
Ziyaret, mübadil ruhunu ve dayanışma bilincini yansıtan “Geçmişe vefa, geleceğe umut” mesajıyla sona erdi.


İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, Karadeniz üzerinden Türkiye hava sahasına girerek Ankara yakınlarında düşürülen insansız hava aracı (İHA) ile Rusya’dan satın alınan S-400 hava savunma sistemlerinin akıbetine ilişkin iddiaları TBMM gündemine taşıdı. Bekin, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in yazılı olarak yanıtlaması istemiyle kapsamlı bir soru önergesi sundu.
Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yaptığı açıklamada, Karadeniz üzerinde “kontrolden çıktığı tespit edilen” bir insansız hava aracının Türk hava sahasına girdikten sonra takip edildiği ve Çankırı–Ankara/Elmadağ hattında F-16 savaş uçağından atılan füze ile vurularak düşürüldüğü bildirilmişti. Ancak söz konusu açıklamada, düşürülen İHA’nın hangi ülkeye ait olduğuna dair herhangi bir bilgi paylaşılmaması, kamuoyunda ciddi soru işaretlerine yol açtı.
Bu gelişmelerin ardından İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, Türkiye Cumhuriyeti’nin hava sahası güvenliği, ulusal savunma kapasitesi ve dış politika tercihleri açısından hayati öneme sahip konulara açıklık getirilmesi gerektiğini vurgulayarak TBMM Başkanlığı’na yazılı soru önergesi sundu.
Önergede, Karadeniz üzerinden Türkiye’ye giriş yapan ve savunma sanayii açısından kritik tesislerin bulunduğu bir hatta kadar ilerleyebilen bir İHA’nın neden daha erken safhada engellenmediği sorusu ön plana çıkarıldı. Radar, erken uyarı ve gözetleme sistemlerinin bu süreçte ne ölçüde devreye girdiğinin kamuoyuna açıklanması gerektiği ifade edildi.
Konuya ilişkin uzman görüşlerine de dikkat çekilen önergede; İHA’nın neden karaya ulaşmasının beklendiği, olayın sabotaj ya da keşif amaçlı bir faaliyet olup olmadığı ve Türkiye’nin hava savunma mimarisinde bir zafiyet bulunup bulunmadığına dair değerlendirmelerin önemine vurgu yapıldı.
Ukrayna–Rusya Savaşı’nın başlamasından bu yana Karadeniz havzasında artan askerî hareketlilik hatırlatılarak, daha önce Gümüşhane ve Sakarya’da tespit edilen benzer İHA vakalarıyla birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye hava sahasının giderek daha karmaşık ve riskli bir güvenlik ortamıyla karşı karşıya kaldığı ifade edildi.
Önergede yalnızca İHA olayı değil, Türkiye’nin 2017 yılında Rusya Federasyonu’ndan yaklaşık 2,5 milyar ABD doları ödeyerek satın aldığı S-400 hava savunma sistemleri de geniş şekilde ele alındı.
12 Aralık 2025 tarihinde Türkmenistan’da yapılan temaslarda, Türkiye’nin S-400 sistemlerinin Rusya’ya iadesini talep ettiği yönündeki iddiaların kamuoyuna yansıdığı hatırlatıldı. Bu iddiaların, Türkiye’nin ABD ile yaşadığı F-35 savaş uçağı krizinin geleceği açısından kritik sonuçlar doğurabileceği vurgulandı.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Türkiye ile ABD arasındaki F-35 sorununda çözüm aşamasına yaklaşıldığına dair açıklamalarına atıf yapılan önergede, S-400 meselesinin bu görüşmelerin merkezinde yer aldığına dikkat çekildi.
Yıllardır aktif olarak kullanılmayan, Türkiye’yi ekonomik yaptırımlarla karşı karşıya bırakan ve savunma mimarisine fiilen entegre edilemeyen S-400 sistemlerinin akıbetinin kamu vicdanı ve devlet ciddiyeti açısından izaha muhtaç hale geldiği ifade edildi.
Doğan Bekin, önergesinde Milli Savunma Bakanlığı’ndan şu başlıklarda net yanıtlar talep etti:
İHA ihlaliyle ilgili idari ve askerî soruşturma başlatılıp başlatılmadığı,
İHA’nın hangi ülkeye ait olduğunun tespit edilip edilmediği ve diplomatik girişimde bulunulup bulunulmadığı,
Karadeniz üzerinde sürekli hava devriyesi uygulamasının gündemde olup olmadığı,
“Çelik Kubbe” benzeri Gök Kubbe hava savunma sistemlerinin hangi aşamada olduğu ve yeterliliği,
Radar ve gözetleme sistemlerinin güçlendirilmesine yönelik planlanan tedbirler,
S-400’lerin neden kullanılmadığı, iade iddialarının doğruluğu ve olası alternatif savunma sistemleri,
F-35 programına dönüş için ABD ile yürütülen müzakere veya pazarlıkların içeriği.
TBMM’ye sunulan bu önergeyle birlikte, Türkiye’nin hava sahası güvenliği ve savunma politikaları önümüzdeki günlerde Meclis gündeminde önemli bir tartışma başlığı olmaya aday görünüyor.